Eğitim-Sen Antalya: "LGS sonuçları eşitsizlik üreten eğitim sisteminin aynasıdır"

Her yıl yüz binlerce öğrenciyi eşitsiz hazırlık süreciyle sınava sokarak onları sıralayan, eleyen ve kategorize eden sistemin, ne çocukların gelişimini öncellediğini, ne de eğitimde hakkaniyetin sağlanmasına hizmet ettiği ifade eden Kadir Öztürk; “LGS sadece bir sınav değil, aynı zamanda toplumun en derin eşitsizliklerinin yeniden üretildiği, bölgesel, sınıfsal ve kültürel farkların sınav puanı aracılığıyla normalize edildiği ideolojik bir araçtır” şeklinde konuştu.

YOKSUL AİLELERİN ÇOCUKLARI SİSTEM DIŞINDA

Eğitim sisteminin, kamusal niteliğinden uzaklaştırıldığı; nitelikli eğitime erişimin özel ders, kurs ve özel okul gibi ek maliyetlere bağlandığının altını çizen Eğitim-Sen Antalya Şube Başkanı Kadir Öztürk; “Bu durum, yoksul ailelerin çocuklarını sistem dışına itmekte; başarıyı toplumsal koşullardan bağımsız, bireysel bir çaba gibi sunmaktadır. Oysa gerçeklik bambaşkadır: Bugün Türkiye’de eğitime erişim, eşitlik değil; ekonomik durum, yaşanılan şehir, okul türü ve aile arka planıyla doğrudan bağlantılıdır” dedi.

GÜVENSİZLİK YARATIYOR

Eğitimde fırsat eşitliğine dikkat çeken Öztürk, “Sınavın yol açtığı psikolojik yıkım da her geçen yıl artmaktadır. Daha 13-14 yaşındaki çocuklar, bu sınavın sonucu üzerinden değer görmekte, ya “başarılı” ya da “başarısız” etiketiyle damgalanmaktadır. Bu yalnızca pedagojik olarak yanlış değil; aynı zamanda insan onuruna aykırı bir uygulamadır. Ne yazık ki bu başarı hikâyeleri, yalnızca sınıfsal ve bölgesel imtiyazların sonucu olmakla kalmamakta; aynı zamanda sınavın adil, şeffaf ve denetlenebilir olmadığına dair kamuoyunda her yıl büyüyen güvensizliği de gölgelemektedir. Öğrencilerin aynı soruları sınavdan önce görmüş olabileceği iddiaları, şaibe ve kopya tartışmaları, özellikle tam puan alanların belli okullarda ve belli merkezlerde yoğunlaşma iddiası, bu sisteme güvensizliği bir kez daha ortaya koymaktadır. Eğitimde adaletin yerini alan kayırmacılık, torpil ve denetimsizlik; yalnızca öğrenciler arasında değil, toplumun tamamında büyük bir güvensizlik yaratmaktadır. Bu koşullar altında “birinciler” üzerinden kurulan başarı söylemi, çocukların emeğini araçsallaştırmakta; sistemin ürettiği adaletsizliği başarıyla aklamaya çalışmaktadır.”