İki çocuktan biri beslenemiyor

Yaşam 21.01.2024 - 15:59, Güncelleme: 21.01.2024 - 15:59
 

İki çocuktan biri beslenemiyor

Öğrenci Veli Derneği Antalya Şubesi (VELİ DER), sona eren eğitim öğretimin ilk yarısını değerlendirdi. Açıklamada, öğrencilerin yaşadığı sorunlar kalem kalem anlatıldı
Öğrenci Veli Derneği Antalya Şubesi (VELİ DER), sona eren eğitim öğretimin ilk yarısını değerlendirdi. Açıklamada, öğrencilerin yaşadığı sorunlar kalem kalem anlatıldı. Denekten yapılan açıklama şöyle:   2023-2024 eğitim-öğretim yılı birinci ara tatil dönemi bugün başlayacak. Ancak eğitimde yaşanan sorunlar ülkemiz tarihinde görülmemiş bir boyuta ulaşmış durumdadır. ÇOCUKLAR AÇLIKLA YOKSULLUKLA BAŞ BAŞA BIRAKILDI Salgın, zamlar, ekonomik kriz ile birlikte artan yoksulluk en çok çocukları etkiliyor. Ülke genelinde okul yemeği tüm öğrenciler için tartışmasız en temel hak ve talep iken eğitim öğretim yılı başında okul öncesi eğitimdeki okul yemeği uygulamasının afet bölgesiyle sınırlandırılacağı açıklandı. MEB bu açıklamayla da kalmadı, Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin “… okul öncesi eğitim kurumlarında çocukların okulda geçirdikleri süredeki temel ihtiyaçlarını, öz bakım süreçlerini ve eğitim programının uygulanmasını desteklemek amacıyla katkı payı alır” maddesi ile eğitimi okul öncesi öğrenciler için yemekten, eğitim materyallerine  paralı hale getirdi. Açlık sınırı 12.612 TL’ye, yoksulluk sınırı 43.623 TL’ye ulaşmıştır. Ülkemiz nüfusunun yarısından fazlasının asgari ücretle çalıştığı bir gerçeklikte bir öğrencinin okul yemeği için aylık maliyeti ortalama 1500 TL’dir. Yoksulluğun, zamların artışı ile beraber en az iki çocuğumuzdan biri açlığı, yoksulluğu, yetersiz beslenme sorununu yaşıyor. Gıda enflasyonu OECD ortalamasında 2023’te yıllık yüzde 7 artarken, aynı oran Türkiye’de yüzde 72 oldu. Euro stat tarafından 2021’de yapılan analizde Türkiye’de çocukların yüzde 45,2’sinin yoksulluk riski altında olduğu açıklandı. Bu oran 2015’ten itibaren artarak devam ediyor. TÜİK 2022  verilerinde de üç çocuktan biri (yüzde 35,3)  ciddi maddi yoksulluk, yetersiz beslenme sorunu yaşıyor.. 3 yılda bir yapılan ve 15 yaşındaki öğrencilerin okuma, matematik ve fen alanlarındaki becerilerini ölçen PISA kapsamında yapılan ankette öğrencilere sorulan sorulardan biri de “Geçen 30 günde yiyecek alacak paranız olmadığı için kaç kere yemek yiyemediniz?” sorusuydu. Türkiye OECD ülkeleri arasında yüzde 19,2 ile son 30 günde haftada en az bir kez yiyecek parası olmadığı için hiç yemek yiyemeyen öğrenci oranının en yüksek olduğu ülke oldu. Ülkemizde en az 5 öğrenciden biri haftada en az bir kere parası olmadığı için yemek yiyemiyor. Bu ankete katılımın %67’sini ise açıklanan verilerde sosyoekonomik durumu daha yüksek ebeveynlerin olduğu Fen ve Anadolu liseleri oluşturuyordu. Ülke geneli ve okul türlerinin tamamı açısından ortaya çıkan tablonun çok daha vahim olduğu ise çok açık. Yetersiz beslenme, çocuğun okul için hazır bulunuşluğunu, akademik başarısını ve okula devamını da etkiliyor. Dünyada bu sorunların çözümü için en etkili ve en yaygın şekilde kullanılan müdahale programı okul yemeği. Bugün Öğrenci Veli Derneği olarak çocuklarımızın eşit, parasız, laik, kamusal eğitim hakkı için tarihi bir çağrı yapıyoruz. Tüm okul velilerini, demokratik kitle örgütlerini çocuklarımızın geleceğine sahip çıkan herkesi Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu’ na çağırıyoruz. Kitlesel okul terklerinin durması, yoksulluktan kaynaklı çocuklarımızın çocuk yaşta çocuk işçilik yapmak zorunda bırakılmaması, yetersiz beslenme, gelişim yetersizliği, sağlık sorunlarıyla baş başa bırakılmaması için herkesi Türkiye Okul Yemeği Koalisyonunda sesimize ses olmaya çağırıyoruz.    OKUL TERKLERİ ÜLKE TARİHİNİN EN YÜKSEK BOYUTUNA ULAŞTI Açık öğretimde okuyan öğrenci sayısı ise 2 milyon 346 bin 654 (yüzde 12)’dir. ‘4 gün iş, bir gün okul’ sloganıyla patronlara ucuz iş gücü kaynağı olarak sunulan meslek lisesi öğrencileri Mesleki Eğitim Merkezleri’nde (MESEM) çocuklarımız can güvenliği olmadan çalıştırılmak ve okullardan koparılmaktadır ve MESEM’lerde ki öğrenci sayısı 1 milyon 324 bin 840’a ulaşmıştır. Çocuklar salgın, deprem ve artan yoksulluktan kaynaklı akın akın okullarını bırakmak zorunda kalmaktadır. Yapılan son yönetmelik değişiklikleri ile de devamsız olan öğrencilerin MESEM’lere yönlendirilmesi düzenlenmiş, mevsimlik tarım işçisi olarak çalıştırılan çocukların okula kayıtları sosyal devletin sorumluluğundan çıkarılıp ailelerine bırakılmıştır. Yapılan bu yönetmelik değişiklikleri ile ve yoksulluğun, zamların artışı ile birlikte başta okul yemeği olmak üzere gerekli önlemler alınmazsa okul terkleri daha da büyük boyutlara ulaşacaktır. Okul yemeği okul öncesinden itibaren her kademe ve tüm okul türlerinde acilen yaşama geçirilmelidir. İhtiyacı olan tüm öğrencilere eğitim desteği sağlanmalıdır. MESEM uygulamasına son verilmeli, çocukların okullarına dönüşü sağlanmalıdır. KALICI YAZ SAATİ UYGULAMASINA SON VERİLMELİDİR Kalıcı yaz saati uygulaması 7 yıldır devam etmektedir. Çocuklarımız gün doğmadan, zifiri karanlıkta uyanıp evden çıkmak zorunda kalmakta ve yine zifir karanlıkta eve dönmektedir. Özellikle ikili öğretim yapan okullarda, deprem bölgesinde çocuklarımız için kalıcı yaz saati uygulaması can güvenliği sorununa da neden olmaktadır. Çocuklarımız uykularını yeterince alamamakta, kahvaltı yapamamaktadır. Bu durum çocuklarımızın derse hazır bulunuşluklarını, fiziksel gelişimlerini ,akademik başarılarını olumsuz etkilemektedir. Kalıcı yaz saati uygulamasının hiçbir tasarruf sağlamadığı kanıtlanmıştır. Ayrıca söz konusu olan tasarruftan da öte çocuklarımızın fiziksel, psikolojik ve akademik gelişimleri, çocuğun üstün yararı olmalıdır. Bir an önce kalıcı yaz saati uygulamasından vazgeçilmeli, yaz saati-kış saati uygulamasına geri dönülmelidir.   ÇEDES VE TÜM PROTOKOLLER İPTAL EDİLMELİDİR Eşit, parasız, kamusal ve laik eğitim ayrılmaz bir bütündür. Laik, bilimsel olmayan eğitimin kamusal olmasından da söz edemeyiz. ÇEDES ve imzalanan onlarca protokol, iş birliği ile STK adı altında çeşitli yapılar, kişiler okullarımızda ideolojik çalışma yürütmekte, öğretmenlik mesleği hedef alınmakta ve çocuklarımızın eğitim hakkı ihlal edilmektedir. Yıllardır imzalanan protokollerin devamında ÇEDES ile bu yapılar ve kişilerin yürüttükleri faaliyetler 81 ilde tüm okullarda yaygınlaştırılarak kalıcı ve sürekli hale getirilmiştir. ÇEDES ve tüm protokoller iptal edilmelidir.   ÖZEL OKULLAR ÖZEL YURTLAR KAMULAŞTIRILMALIDIR Toplam 75 bin 19 eğitim kurumu/okulu içinde devlete ait kurum/okul sayısı 60 bin 734 (yüzde 81) iken, özel okulların sayısı 14 bin 281 (yüzde 19)’e ulaşmıştır. Devlet okullarında okuyan öğrenci sayısı 15 milyon 887 bin 296 (yüzde 80), özel okullarda okuyan öğrenci sayısı 1 milyon 578 bin 233 (yüzde 8)’e yükselmiştir. Kamu okullarına ayrılmayan bütçe, kaynaklar özel okul sahiplerine aktarılmaktadır. Resmi gazetede yayınlanan son yönetmeliklerden biriyle özel meslek liselerine yapılan teşvikler yüzde yüze varan oranda artırıldı. Özel okullarda hafta sonu kurslarının belediyeler eliyle finanse edileceği düzenlemesi ile de birlikte bizim vergilerimiz, emeğimiz özel okul sahiplerine aktarılmaya devam etmektedir. Ayrıca kamu yararına çalışan diye ifade edilen Ensar, TÜGVA vb vakıflara, derneklere kamu arazileri, kamu binaları hatta sit alanları 49 yıllığına bedelsiz verilerek te bize ,halka, çocuklarımıza ait olan tüm kaynaklar adım adım özel okul, yurt sahiplerine ve STK adı altındaki ticarileşmiş yapılara aktarılmaktadır. Özel okullara, STK adı altındaki yapılara teşvik, destek, kamu arazilerinin, binalarının aktarımı sonlandırılmalı, bugüne kadar destek adıyla yapılan tüm aktarımlar kamu okullarına iade edilmeli, özel okullar, özel yurtlar kamulaştırılmalıdır. HATAY’DA İKİ DERSLİKTEN BİRİ KULLANILAMAZ DURUMDADIR Deprem bölgesinde 4 milyonu aşkın okul çağındaki öğrenci depremden olumsuz etkilenmiştir. Deprem bölgesindeki çocuklar yoksulluğu diğer illerden daha da yoğun yaşamaktadır. Gerekli önlemler alınmazsa deprem bölgesindeki öğrenciler için okul terkleri en büyük risk olacaktır. Yapılan son anketlerden Türkiye Koruma Sektörü İhtiyaç Analizi anketini cevaplayan ailelerden yüzde 21,8’i çocuklarından hiçbirinin deprem sonrasında okula gitmediğini söylüyor. Tüm çocuklarının okula gittiğini söyleyen ailelerin oranı ise yüzde 61,9’dur. Depremler nedeniyle birçok okul yıkıldı veya hasar aldı. Son açıklamalara göre, deprem bölgesinde 936 okul kullanılamaz hâle gelirken bu sayı derslikler için 11 bin 738’dir. Depremin eğitim ortamlarına etkisinin en güçlü olduğu il gerek oransal gerekse sayısal olarak Hatay oldu. Hatay’da neredeyse iki derslikten biri, dersliklerin yüzde 45,4’ü kullanılamaz hâle geldi. MEB 11 bin 738 dersliğin yeniden yapımı için planlama yapıldığını söyledi. Ancak, bu çalışmaların hangi aşamada olduğuna ilişkin kamuoyu ile paylaşılan bir bilgi yok. Deprem bölgesinde temel sorunlardan biri okula ulaşımdır. Okul sayısı yetersizliğinden kaynaklı çocukların okula ulaşımı aileler için ciddi bir maddi yük haline gelmiştir. İhtiyacı olan tüm öğrencilere burs desteği verilmeli, okullara ulaşım için ücretsiz servis sağlanmalı, başta nüfusun yoğunlaştığı yerleşim yerlerinde, kırsal alanlarda eğitim ortamlarının sağlanmalı, her okula en az bir psikolojik danışman ve rehber öğretmen atamasının yapılmalı, yıkılan, hasarlı okulların, dersliklerin inşasının tamamlanmalı, kaynak, internet, elektrik alt yapı sorunlarının çözülmelidir.     MEB verilerine göre deprem yönetmeliğinden önce inşa edilmiş okul sayısı 31 bin 307 ‘dir. Son on yılda yalnızca 5000 okula depreme dayanıklılık testi uygulanmış, bunların 1500’ü depreme dayanıklı olmadığı için yıkılmış, 2000 okul güçlendirilmiştir. Sadece İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya gibi 10 büyük şehrimizde yıkılıp yapılmayan okul sayısı 234 tür. Bu okulların ihaleleri ödenek yokluğu gerekçesiyle iptal edilmiştir. Deprem ülke geneli açısından büyük bir tehlikedir. Deprem güvenliği için okullara yeterli bütçe, kaynak ayrılmalı, MEB il il, ilçe ilçe, okul okul okulların deprem güvenliği ile ilgili okul, ilçe, il web sitelerinde gerekli açıklamaları, bilgilendirmeleri yapmalı, tüm okulların deprem güvenliği sağlanmalıdır. Hiçbir veli, hiçbir çocuğumuz yaşadığı sorunlarda kendini yalnız hissetmesin. Öğrenci Veli Derneği olarak çocuklarımızın yaşadığı sorunlara çözüm olmak için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz. Bizim çabamız, mücadelemiz çocuklarımıza hayalleri kadar büyük bir gelecek yaratma mücadelesidir.                                                                                                                                                                                                            
Öğrenci Veli Derneği Antalya Şubesi (VELİ DER), sona eren eğitim öğretimin ilk yarısını değerlendirdi. Açıklamada, öğrencilerin yaşadığı sorunlar kalem kalem anlatıldı

Öğrenci Veli Derneği Antalya Şubesi (VELİ DER), sona eren eğitim öğretimin ilk yarısını değerlendirdi. Açıklamada, öğrencilerin yaşadığı sorunlar kalem kalem anlatıldı. Denekten yapılan açıklama şöyle:

 

2023-2024 eğitim-öğretim yılı birinci ara tatil dönemi bugün başlayacak. Ancak eğitimde yaşanan sorunlar ülkemiz tarihinde görülmemiş bir boyuta ulaşmış durumdadır.

ÇOCUKLAR AÇLIKLA YOKSULLUKLA BAŞ BAŞA BIRAKILDI

Salgın, zamlar, ekonomik kriz ile birlikte artan yoksulluk en çok çocukları etkiliyor.

Ülke genelinde okul yemeği tüm öğrenciler için tartışmasız en temel hak ve talep iken eğitim öğretim yılı başında okul öncesi eğitimdeki okul yemeği uygulamasının afet bölgesiyle sınırlandırılacağı açıklandı.

MEB bu açıklamayla da kalmadı, Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin “… okul öncesi eğitim kurumlarında çocukların okulda geçirdikleri süredeki temel ihtiyaçlarını, öz bakım süreçlerini ve eğitim programının uygulanmasını desteklemek amacıyla katkı payı alır” maddesi ile eğitimi okul öncesi öğrenciler için yemekten, eğitim materyallerine  paralı hale getirdi.

Açlık sınırı 12.612 TL’ye, yoksulluk sınırı 43.623 TL’ye ulaşmıştır. Ülkemiz nüfusunun yarısından fazlasının asgari ücretle çalıştığı bir gerçeklikte bir öğrencinin okul yemeği için aylık maliyeti ortalama 1500 TL’dir. Yoksulluğun, zamların artışı ile beraber en az iki çocuğumuzdan biri açlığı, yoksulluğu, yetersiz beslenme sorununu yaşıyor.

Gıda enflasyonu OECD ortalamasında 2023’te yıllık yüzde 7 artarken, aynı oran Türkiye’de yüzde 72 oldu. Euro stat tarafından 2021’de yapılan analizde Türkiye’de çocukların yüzde 45,2’sinin yoksulluk riski altında olduğu açıklandı. Bu oran 2015’ten itibaren artarak devam ediyor. TÜİK 2022  verilerinde de üç çocuktan biri (yüzde 35,3)  ciddi maddi yoksulluk, yetersiz beslenme sorunu yaşıyor..

3 yılda bir yapılan ve 15 yaşındaki öğrencilerin okuma, matematik ve fen alanlarındaki becerilerini ölçen PISA kapsamında yapılan ankette öğrencilere sorulan sorulardan biri de “Geçen 30 günde yiyecek alacak paranız olmadığı için kaç kere yemek yiyemediniz?” sorusuydu.

Türkiye OECD ülkeleri arasında yüzde 19,2 ile son 30 günde haftada en az bir kez yiyecek parası olmadığı için hiç yemek yiyemeyen öğrenci oranının en yüksek olduğu ülke oldu. Ülkemizde en az 5 öğrenciden biri haftada en az bir kere parası olmadığı için yemek yiyemiyor. Bu ankete katılımın %67’sini ise açıklanan verilerde sosyoekonomik durumu daha yüksek ebeveynlerin olduğu Fen ve Anadolu liseleri oluşturuyordu. Ülke geneli ve okul türlerinin tamamı açısından ortaya çıkan tablonun çok daha vahim olduğu ise çok açık.

Yetersiz beslenme, çocuğun okul için hazır bulunuşluğunu, akademik başarısını ve okula devamını da etkiliyor. Dünyada bu sorunların çözümü için en etkili ve en yaygın şekilde kullanılan müdahale programı okul yemeği.

Bugün Öğrenci Veli Derneği olarak çocuklarımızın eşit, parasız, laik, kamusal eğitim hakkı için tarihi bir çağrı yapıyoruz. Tüm okul velilerini, demokratik kitle örgütlerini çocuklarımızın geleceğine sahip çıkan herkesi Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu’ na çağırıyoruz.

Kitlesel okul terklerinin durması, yoksulluktan kaynaklı çocuklarımızın çocuk yaşta çocuk işçilik yapmak zorunda bırakılmaması, yetersiz beslenme, gelişim yetersizliği, sağlık sorunlarıyla baş başa bırakılmaması için herkesi Türkiye Okul Yemeği Koalisyonunda sesimize ses olmaya çağırıyoruz. 

 

OKUL TERKLERİ ÜLKE TARİHİNİN EN YÜKSEK BOYUTUNA ULAŞTI

Açık öğretimde okuyan öğrenci sayısı ise 2 milyon 346 bin 654 (yüzde 12)’dir. ‘4 gün iş, bir gün okul’ sloganıyla patronlara ucuz iş gücü kaynağı olarak sunulan meslek lisesi öğrencileri Mesleki Eğitim Merkezleri’nde (MESEM) çocuklarımız can güvenliği olmadan çalıştırılmak ve okullardan koparılmaktadır ve MESEM’lerde ki öğrenci sayısı 1 milyon 324 bin 840’a ulaşmıştır. Çocuklar salgın, deprem ve artan yoksulluktan kaynaklı akın akın okullarını bırakmak zorunda kalmaktadır.

Yapılan son yönetmelik değişiklikleri ile de devamsız olan öğrencilerin MESEM’lere yönlendirilmesi düzenlenmiş, mevsimlik tarım işçisi olarak çalıştırılan çocukların okula kayıtları sosyal devletin sorumluluğundan çıkarılıp ailelerine bırakılmıştır. Yapılan bu yönetmelik değişiklikleri ile ve yoksulluğun, zamların artışı ile birlikte başta okul yemeği olmak üzere gerekli önlemler alınmazsa okul terkleri daha da büyük boyutlara ulaşacaktır.

Okul yemeği okul öncesinden itibaren her kademe ve tüm okul türlerinde acilen yaşama geçirilmelidir. İhtiyacı olan tüm öğrencilere eğitim desteği sağlanmalıdır. MESEM uygulamasına son verilmeli, çocukların okullarına dönüşü sağlanmalıdır.

KALICI YAZ SAATİ UYGULAMASINA SON VERİLMELİDİR

Kalıcı yaz saati uygulaması 7 yıldır devam etmektedir. Çocuklarımız gün doğmadan, zifiri karanlıkta uyanıp evden çıkmak zorunda kalmakta ve yine zifir karanlıkta eve dönmektedir.

Özellikle ikili öğretim yapan okullarda, deprem bölgesinde çocuklarımız için kalıcı yaz saati uygulaması can güvenliği sorununa da neden olmaktadır. Çocuklarımız uykularını yeterince alamamakta, kahvaltı yapamamaktadır. Bu durum çocuklarımızın derse hazır bulunuşluklarını, fiziksel gelişimlerini ,akademik başarılarını olumsuz etkilemektedir.

Kalıcı yaz saati uygulamasının hiçbir tasarruf sağlamadığı kanıtlanmıştır. Ayrıca söz konusu olan tasarruftan da öte çocuklarımızın fiziksel, psikolojik ve akademik gelişimleri, çocuğun üstün yararı olmalıdır. Bir an önce kalıcı yaz saati uygulamasından vazgeçilmeli, yaz saati-kış saati uygulamasına geri dönülmelidir.

 

ÇEDES VE TÜM PROTOKOLLER İPTAL EDİLMELİDİR

Eşit, parasız, kamusal ve laik eğitim ayrılmaz bir bütündür. Laik, bilimsel olmayan eğitimin kamusal olmasından da söz edemeyiz. ÇEDES ve imzalanan onlarca protokol, iş birliği ile STK adı altında çeşitli yapılar, kişiler okullarımızda ideolojik çalışma yürütmekte, öğretmenlik mesleği hedef alınmakta ve çocuklarımızın eğitim hakkı ihlal edilmektedir. Yıllardır imzalanan protokollerin devamında ÇEDES ile bu yapılar ve kişilerin yürüttükleri faaliyetler 81 ilde tüm okullarda yaygınlaştırılarak kalıcı ve sürekli hale getirilmiştir.

ÇEDES ve tüm protokoller iptal edilmelidir.

 

ÖZEL OKULLAR ÖZEL YURTLAR KAMULAŞTIRILMALIDIR

Toplam 75 bin 19 eğitim kurumu/okulu içinde devlete ait kurum/okul sayısı 60 bin 734 (yüzde 81) iken, özel okulların sayısı 14 bin 281 (yüzde 19)’e ulaşmıştır. Devlet okullarında okuyan öğrenci sayısı 15 milyon 887 bin 296 (yüzde 80), özel okullarda okuyan öğrenci sayısı 1 milyon 578 bin 233 (yüzde 8)’e yükselmiştir.

Kamu okullarına ayrılmayan bütçe, kaynaklar özel okul sahiplerine aktarılmaktadır. Resmi gazetede yayınlanan son yönetmeliklerden biriyle özel meslek liselerine yapılan teşvikler yüzde yüze varan oranda artırıldı. Özel okullarda hafta sonu kurslarının belediyeler eliyle finanse edileceği düzenlemesi ile de birlikte bizim vergilerimiz, emeğimiz özel okul sahiplerine aktarılmaya devam etmektedir.

Ayrıca kamu yararına çalışan diye ifade edilen Ensar, TÜGVA vb vakıflara, derneklere kamu arazileri, kamu binaları hatta sit alanları 49 yıllığına bedelsiz verilerek te bize ,halka, çocuklarımıza ait olan tüm kaynaklar adım adım özel okul, yurt sahiplerine ve STK adı altındaki ticarileşmiş yapılara aktarılmaktadır.

Özel okullara, STK adı altındaki yapılara teşvik, destek, kamu arazilerinin, binalarının aktarımı sonlandırılmalı, bugüne kadar destek adıyla yapılan tüm aktarımlar kamu okullarına iade edilmeli, özel okullar, özel yurtlar kamulaştırılmalıdır.

HATAY’DA İKİ DERSLİKTEN BİRİ KULLANILAMAZ DURUMDADIR

Deprem bölgesinde 4 milyonu aşkın okul çağındaki öğrenci depremden olumsuz etkilenmiştir. Deprem bölgesindeki çocuklar yoksulluğu diğer illerden daha da yoğun yaşamaktadır. Gerekli önlemler alınmazsa deprem bölgesindeki öğrenciler için okul terkleri en büyük risk olacaktır.

Yapılan son anketlerden Türkiye Koruma Sektörü İhtiyaç Analizi anketini cevaplayan ailelerden yüzde 21,8’i çocuklarından hiçbirinin deprem sonrasında okula gitmediğini söylüyor. Tüm çocuklarının okula gittiğini söyleyen ailelerin oranı ise yüzde 61,9’dur.

Depremler nedeniyle birçok okul yıkıldı veya hasar aldı. Son açıklamalara göre, deprem bölgesinde 936 okul kullanılamaz hâle gelirken bu sayı derslikler için 11 bin 738’dir. Depremin eğitim ortamlarına etkisinin en güçlü olduğu il gerek oransal gerekse sayısal olarak Hatay oldu. Hatay’da neredeyse iki derslikten biri, dersliklerin yüzde 45,4’ü kullanılamaz hâle geldi. MEB 11 bin 738 dersliğin yeniden yapımı için planlama yapıldığını söyledi. Ancak, bu çalışmaların hangi aşamada olduğuna ilişkin kamuoyu ile paylaşılan bir bilgi yok.

Deprem bölgesinde temel sorunlardan biri okula ulaşımdır. Okul sayısı yetersizliğinden kaynaklı çocukların okula ulaşımı aileler için ciddi bir maddi yük haline gelmiştir.

İhtiyacı olan tüm öğrencilere burs desteği verilmeli, okullara ulaşım için ücretsiz servis sağlanmalı, başta nüfusun yoğunlaştığı yerleşim yerlerinde, kırsal alanlarda eğitim ortamlarının sağlanmalı, her okula en az bir psikolojik danışman ve rehber öğretmen atamasının yapılmalı, yıkılan, hasarlı okulların, dersliklerin inşasının tamamlanmalı, kaynak, internet, elektrik alt yapı sorunlarının çözülmelidir.

 

 

MEB verilerine göre deprem yönetmeliğinden önce inşa edilmiş okul sayısı 31 bin 307 ‘dir. Son on yılda yalnızca 5000 okula depreme dayanıklılık testi uygulanmış, bunların 1500’ü depreme dayanıklı olmadığı için yıkılmış, 2000 okul güçlendirilmiştir.

Sadece İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya gibi 10 büyük şehrimizde yıkılıp yapılmayan okul sayısı 234 tür. Bu okulların ihaleleri ödenek yokluğu gerekçesiyle iptal edilmiştir.

Deprem ülke geneli açısından büyük bir tehlikedir. Deprem güvenliği için okullara yeterli bütçe, kaynak ayrılmalı, MEB il il, ilçe ilçe, okul okul okulların deprem güvenliği ile ilgili okul, ilçe, il web sitelerinde gerekli açıklamaları, bilgilendirmeleri yapmalı, tüm okulların deprem güvenliği sağlanmalıdır. Hiçbir veli, hiçbir çocuğumuz yaşadığı sorunlarda kendini yalnız hissetmesin.

Öğrenci Veli Derneği olarak çocuklarımızın yaşadığı sorunlara çözüm olmak için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz. Bizim çabamız, mücadelemiz çocuklarımıza hayalleri kadar büyük bir gelecek yaratma mücadelesidir.

                                                                                                  

                                                                                                        

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.