JMO Antalya: 6 Şubat’ın sorumlusu doğa değil, denetimsiz yapılaşma
JMO Antalya: 6 Şubat’ın sorumlusu doğa değil, denetimsiz yapılaşma
Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Antalya Şubesi, 6 Şubat depreminin yıldönümünde denetimsiz yapılaşmaya dikkat çekti. JMO Antalya, “Bu acı tablonun asıl sorumlusu doğa değil; kaçak yapılar, yer seçimindeki hatalar, imar afları, denetimsiz inşaatlar ve bilime kulak asmayan yönetim anlayışı” açıklamasında bulundu.
Türkiye’yi yasa boğan 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinin üzerinden iki yıl geçti. Peş peşe yaşanan depremlerde resmi rakamlara göre 50 bin 96 kişi hayatını kaybetti, 107 bin 204 kişi yaralandı. Depremlerin yıl dönümünde açıklama yapan Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Antalya Şubesi Yönetim Kurulu, kayıpların bir daha tekrarlanmaması için bilimin ışığında, mühendislik çözümleriyle hareket edilmesi gerektiğini dikkat çekti.
HİROŞİMA’YA ATILAN ATOM BOMBASININ İKİ BİN KATINA EŞİT
Acı tablonun sorumlusunun kaçak yapılaşma olduğunu belirten JMO Antalya Şubesi’nin açıklamasında, “Kahramanmaraş depremlerinin ortaya çıkardığı enerji, 30 katrilyon jul olup Hiroşima'ya atılan atom bombasının yaklaşık iki bin katına eşit bir yoğunluktaydı. Ancak bu acı tablonun asıl sorumlusu doğa değildi; kaçak yapılar, yer seçimindeki hatalar, imar afları, denetimsiz inşaatlar ve bilime kulak asmayan yönetim anlayışı, bu büyük yıkımın en temel sebepleridir” ifadelerini kullandı.
İHMALKARLIĞIN NELERE MAL OLDUĞUNU AÇIKÇA GÖSTERİYOR
Toplam 11 ilde etkili olan 6 Şubat depremlerinde milyonlarca evin hasar gördüğünü söyleyen JMO Antalya, “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yapılan incelemelere göre, 11 ilde toplam 1.895.348 bina değerlendirilmiş; bunlardan 37.066'sının yıkık, 18.763'ünün acil yıkılacak, 200.399'unun ağır hasarlı, 47.227'sinin orta hasarlı, 484.147'sinin az hasarlı ve 982.154'ünün hasarsız olduğu tespit edilmiştir. Bu rakamlar, Türkiye’deki yer seçiminin ne kadar hatalı, yapı stokunun ne kadar dayanımsız olduğunu, denetimsizliğin ve ihmalkârlığın nelere mal olduğunu açıkça göstermektedir. Depremlerde konut alanları başta olmak üzere sanayi bölgeleri, tarımsal alanlar, ticaret merkezleri ve altyapıda oluşan büyük yıkımın TBMM Deprem Araştırma Komisyonu raporuna göre, ülke ekonomisine maliyeti 2 trilyon 853 milyar 300 milyon TL (yaklaşık 148 milyar 800 milyon dolar) olarak hesaplanmıştır. Konunun uzmanı insanlarının yıllardır yaptığı uyarıları dikkate almayan, mevcut imkanlarını ve yetkisini kullanmayanlar bu tutarın gerçek sorumlusudur. Ancak fatura yine halka kesilmiş ve bugün içerisinde bulunduğumuz ekonomik ortamın oluşmasında önemli sebeplerden birisi olmuştur” açıklamasında bulundu.
MÜHENDİSLİK UYARILARI HİÇE SAYILMAKTADIR
Bu büyük felaketin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen afetlere karşı dirençli şehirler için gerekli adımların atılmadığını belirten JMO Antalya, açıklamasını şöyle sürdürdü: “AFAD verilerine göre, yalnızca 2024 yılı içinde ülkemizde toplam 31.890, Antalya özelinde ise 560 deprem kaydedilmiştir. Bu da Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu ve her an yeni bir felaketle karşı karşıya kalabileceğimizin göstergesidir. Ancak merkezi ve yerel idareler, bilime ve mühendisliğe dayalı çözümler üretmek yerine günü kurtaran politikalarla riskleri görmezden gelmektedir. Depremleri afete dönüştüren doğa değil; denetimsiz yapılaşmadır. Bugün hâlâ, zemin etütleri dikkate alınmadan, yetkin mühendislerce denetlenmeden yapı ruhsatları verilmekte, jeolojik riskler göz ardı edilmekte ve jeoloji mühendislerinin uyarıları hiçe sayılmaktadır.”
ZEMİN ETÜTLERİ TİTİZLİKLE YAPILMALI
Antalya ve diğer şehirlerde zemin-yapı ilişkisinin kurulması adına jeoloji mühendisliği biliminden yararlanılması gerektiğini söyleyen JMO açıklamasında, “Zemin etütleri titizlikle yapılmalı ve yerinde denetlenmelidir. Yapı denetim mekanizması içine jeoloji mühendisleri dahil edilmeli ve denetimler yerinde yapılmalıdır. Halkın can güvenliği daha önem arz etmektedir. Ayrıca, toplumun her kesimine yönelik eğitim programları geliştirilmeli; belediyelerden üniversitelere, meslek odalarından sivil toplum kuruluşlarına kadar geniş bir katılım ile bilinçlendirme faaliyetleri artırılmalıdır. Dirençli kentleşme, yalnızca mühendislik ve planlama süreçleriyle değil, aynı zamanda toplumun afetlere karşı bilinçli olmasıyla mümkündür” denildi.
6 ŞUBAT SADECE GEÇMİŞİMİZİN DEĞİL GELECEĞİMİZİN MESELESİDİR
Yetkililere çağrıda bulunan Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şubesi Yönetim Kurulu, açıklamasını şöyle sonlandırdı:
- Deprem bilim ve jeoloji mühendisliği verileri dikkate alınarak, risk yönetimi politikaları hayata geçirilmelidir.
- Zemin etütleri ve yapı denetimi süreçleri titizlikle yürütülmelidir. Mesleki disiplinler ortak akıl ile disipline edilerek çalışmalı, çalışması sağlanmalıdır.
- Akdeniz ve Ege’deki depremsellik ve volkanik hareketlilik sürekli olarak izlenmeli ve kamuoyuna doğru bilgiler aktarılmalıdır.
- Yerel yönetimler ve kamu kurumları, jeoloji mühendisleriyle birlikte çalışarak kentsel dönüşümü sadece bina yenileme olarak değil, bir deprem dirençli kentleşme süreci olarak ele almalıdır.
- Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şubesi olarak bir kez daha vurguluyoruz: 6 Şubat sadece geçmişin değil, geleceğimizin de meselesidir. Bilimsel gerçekleri görmezden gelmek, yeni felaketlere davetiye çıkarmaktır. Yaşadığımız kayıpların bir daha tekrarlanmaması için bilimin ışığında, mühendislik çözümleriyle hareket etmek zorundayız.”
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.