Antalya’nın yol haritası

Yaşam 30.04.2025 - 09:19, Güncelleme: 30.04.2025 - 09:19
 

Antalya’nın yol haritası

İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Mehmet Soner Akdoğan ile yapı güvenliği, inşaat sektörü, kentin mimari kimliği ve Oda’nın çalışmaları hakkında konuştuk
Söyleşi: Taha Yasin Kaya (stajyer) Antalya, Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biri olmanın yanı sıra, hızla büyüyen nüfusu ve artan yapılaşmasıyla da dikkat çeken bir şehir. Ancak bu büyüme süreci hem fırsatları hem de ciddi sorumlulukları beraberinde getiriyor. Şehirdeki inşaat sektörünün durağan seyri, kentsel dönüşüm uygulamaları, mimari anlayış ve çevresel sürdürülebilirlik gibi pek çok başlık hem sektör temsilcileri hem de halk tarafından sorgulanıyor. Tüm bu dinamikler bir araya geldiğinde, Antalya'nın geleceğini şekillendirecek kritik kararların eşiğinde olduğunu söylemek mümkün. İnşaat Sektörü Ne Durumda İnşaat sektörü, özellikle 2018 den itibaren ekonomik dalgalanmalar, yüksek faiz oranları ve pandemi gibi etkenlerle durağan bir dönemden geçiyor. Önceki yıllarda gayrimenkul, birçok vatandaş için güvenli bir yatırım aracı olarak görülüyordu. Faizlerin düşük seyrettiği dönemlerde vatandaşların birikimlerini inşaata yönlendirmesi sektörü ayakta tuttu. Ancak son yıllarda artan faiz oranları, bu tercihin yön değiştirmesine neden oldu. Pandemi süreciyle birlikte ise sektörde yabancıya satış trendi hız kazandı. Bu durum kısa vadede hareketlilik yaratmış olsa da kontrolsüz satışlar nedeniyle yerli vatandaşların konuta erişiminde ciddi zorluklar yaşandı. Yabancıya satışa getirilen bazı sınırlamalar ve faizlerdeki artışla birlikte, bugün sektör açısından parlak bir tablo çizmek zorlaştı. Ancak tüm bu tablo, sektördeki yapıcı bir yeniden yapılanmanın da işaretlerini taşıyor. Sorunların farkında olan sektör temsilcileri, daha sürdürülebilir ve dengeli bir yapılaşma modeli için çalışmalı. Kentsel Dönüşüm: Amacından Uzaklaşmamalı Kentsel dönüşüm, sadece Antalya’da değil, tüm Türkiye'de uzun yıllardır tartışılan ve uygulamaya çalışılan bir konu. Ancak burada önemli bir soru karşımıza çıkıyor: Kentsel dönüşüm denince aklımıza ne geliyor? Kentsel dönüşümün asıl amacı, ömrünü tamamlamış, güçlendirilmesi mümkün olmayan ve özellikle deprem riski taşıyan yapıların çevresel, sosyal ve ekonomik faktörler gözetilerek yeniden inşa edilmesi. Bu süreçte rant değil, kamu yararı ön planda olmalı. Dönüşüm yalnızca tekil yapıları değil, bütün bir çevreyi dikkate almalı; mahallelerin sokakların ve caddelerin dokusu korunmalı, yaşayanların alışkanlıkları ve yaşam tarzları mutlaka gözetilmeli. Ancak pratikte işler her zaman bu yaklaşımla ilerlemiyor. Riskli binalar ilan edilip müteahhitlerle anlaşmalar yapılıyor, emsal değerleri artırılıyor ve dönüşüm gerçekleştiriliyor. Özellikle ada bazında yapılan dönüşümler, çoğu zaman eski gecekondu bölgelerinde yüksek emsallerle lüks projelere dönüşüyor. Bu da sosyal yapıda bazı bozulmalara neden olabiliyor. Eski mahalle sakinleri, yeni yapılan konutların aidatlarını dahi karşılayamayarak mülkünü terk etmek zorunda kalabiliyor. Yine de bu eleştiriler, dönüşümün tamamen olumsuz bir süreç olduğunu göstermiyor. Doğru planlama, sosyal yapı dikkate alınarak yapılacak projeler ve adil dağıtım ile bu süreç, Antalya'nın çehresini daha da güzelleştirme potansiyeline sahip. Önemli olan, bu fırsatın tüm kentliler için eşit ve sürdürülebilir bir dönüşüme evrilmesi. Mimari Kimlik: Antalya Gerçek Bir Akdeniz Kenti mi? Antalya, doğal güzellikleri ve iklimiyle tam bir Akdeniz kenti. Ancak şehir mimarisine bakıldığında bu kimliğin tam anlamıyla yansıtıldığını söylemek zor. Kaleiçi gibi tarihi bölgelerde iki katlı, cumbalı, ahşap yapılarla bu kimlik kısmen korunmuş olsa da genel yapılaşmada Antalya ile Kayseri, Denizli ya da Çorum gibi şehirler arasında neredeyse hiçbir fark yok. Bir inşaat mühendisi gözünden bakıldığında, Antalya’da Akdeniz iklimine uygun mimari tasarımların yeterince yer bulamadığı, binaların iklime özgü özellikleri barındırmadığı gözlemleniyor. Sadece yapıların güneye bakması gerektiği yönünde bir planlama yapılmış. Oysa mimari, teras, gölgelik, cumbalar, doğal havalandırma gibi unsurlarla şekillenmeli. Bu da gösteriyor ki, Antalya’nın geleceğinde mimari açıdan daha kimlikli, iklime ve çevreye duyarlı projelere ihtiyaç var. Bu sadece estetik değil, aynı zamanda çevresel sürdürülebilirlik açısından da büyük önem taşıyor. Geleceğe Dair Sorumluluklar Antalya, her geçen gün büyüyen bir şehir. Ancak bu büyümenin beraberinde getirdiği bazı yapısal sorunlar da giderek derinleşiyor. En başta su sorunu geliyor. Yeraltı sularının aşırı kullanımı nedeniyle kuyuların derinliği her yıl artıyor. Bu durum, gelecekte ciddi bir susuzluk riski oluşturabilir. Ulaşım ise bir başka önemli sorun. Eskiden şehrin bir ucundan diğer ucuna dakikalar içinde ulaşmak mümkündü. Bugün ise kilometrelik mesafeler yarım saati geçebiliyor. Nüfus artışı, araç yoğunluğu ve yetersiz altyapı nedeniyle ulaşım her geçen gün daha karmaşık hale geliyor. Tüm bunlara rağmen, şehirde umut vadeden gelişmeler de yok değil. Beton kalitesinin artması, demir teknolojisindeki ilerleme, yapı denetim sistemindeki gelişmeler gibi unsurlar, daha güvenli yapılar anlamına geliyor. Ancak bu olumlu değişimlerin şehir kimliğine ve sosyal yapıya entegre edilmesi gerekiyor. Biz sadece bina yapmıyoruz, aynı zamanda geleceğe mesaj bırakıyoruz. Sadece Antalya’nın değil bütün illerimizdeki yöneticilerimizin sorumluluğu çok büyük. Zira bugün alınacak kararlar, 20–30 yıl sonrasının şehir hayatını doğrudan belirleyecek. Yapılaşma, şehir planlama, çevre yönetimi ve sosyal politika gibi alanlarda alınacak her karar, gelecek kuşakların yaşam kalitesini doğrudan etkiliyor. Sağlam Yapının Temeli Bilim ve Denetimdir “Sağlam bina nedir?” sorusunun cevabı, aslında bir zincirin halkalarında saklı. Sağlam bir yapının varlığı, sadece binanın ayakta durmasıyla ölçülmez. Sağlamlık, şu temel adımlara bağlıdır: doğru alan seçimi, doğru zemin etüdü, doğru yapı-zemin ilişkisi, sağlıklı projelendirme, nitelikli imalat, bağımsız denetim ve sonrasında periyodik kontrol. Ancak mevcut sistem, bu halkaların çoğunda ciddi eksikler barındırıyor. Siz zemini en kötü olan yere kat veriyorsunuz, kayalık zemine sınırlı veriyorsunuz. Zemin etütleri yüzeysel kalıyor, sondaj yapılmadan rapor hazırlanıyor. Geoteknik mühendisliği ise Antalya'nın gündeminde bile değil. Yapı denetim sistemindeki zaaflar da "Yeni mezun arkadaşlarımızın mesleği öğrenmeye çalıştığı yerler yapı denetim firmaları oldu. Bu durumda sistemin sağlıklı işlemesini beklemek zor. Sürdürülebilir İnşaat Kültürüne Adapte Olamadık İklim krizinin etkilerinin her geçen gün daha fazla hissedildiği günümüzde, sürdürülebilirlik kavramı tüm sektörlerin ortak gündemi haline geldi. İnşaat sektörü de bu dönüşümün merkezinde. Sera gazı salımında dünya genelinde en büyük payı inşaat sektörü alıyor. Bu nedenle “neredeyse sıfır enerjili binalar” ve “yeşil bina” kavramları, Türkiye’de de tartışıldı ve tartışılamaya da devam ediyor. Enerji verimliliği üzerine yasalar çıkarıldı, ancak çoğu ertelendi. 2011 yılında çıkarılan yasa ile enerji sınıflandırmaları getirilmek istendi ama defalarca revize edilip ötelenmek zorunda kaldı. 2023 yılında getirilen “binalar, kendi enerjilerinin en az %10’unu yenilenebilir kaynaklardan sağlayacak” zorunluluğu da yine ertelenenler arasında. “Yasa çıkarılıyor ama denetim eksik. Örneğin, yağmur suyu depolama zorunluluğu yönetmelikle geldi. Ancak Antalya’da belirlenen şartları sağlayacak parsel bulmak zor. Sonuçta yönetmelik var ama uygulamaya geçilemiyor.” İyi Bir Mühendis Kimdir? Bu soruya Atamızın bir sözüyle yanıt vermek istiyorum. Vatanını en çok seven işini en iyi yapandır. İyi bir mühendis olmak yalnızca teknik bilgiye sahip olmakla sınırlı değil. İşini severek yapan, etik değerlere bağlı kalan, memleketini seven kişi olabilmek teknik bilgiyi yalnız bırakmayacak, aksine kuvvetlendirecektir. “İnşaat mühendisleri, sadece bina değil, medeniyet inşa eder. Altyapıdan üstyapıya, limandan köprüye, her yerde biz varız. Bu sorumluluğun farkında olmak gerek. Eğitim bitmez; tecrübe, ahlak ve etik her zaman ön planda olmalı.” Bir Meslekten Fazlası: Bir Hayat Tarzı Tekrar üniversite sınavına girsem yine inşaat mühendisi olmak isterdim. Bu mesleğin bir parçası olmaktan, hatta Antalya gibi büyük bir şubenin başkanı olmaktan gurur duyuyorum. İnşaat mühendisliği, analitik düşünme yetisini geliştirir. Bu bakış açısı insanı hayatta her alanda başarılı kılar. Çocukluk hayalinin vali olmak olduğunu ama yolunun inşaat mühendisliğine çıktığını söyleyen Başkan, bugün geldiği noktadan oldukça memnun. Mühendis adaylarına ise en önemli tavsiyesi: “İşinizi sevin, emek verin ve sabırlı olun.”
İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Mehmet Soner Akdoğan ile yapı güvenliği, inşaat sektörü, kentin mimari kimliği ve Oda’nın çalışmaları hakkında konuştuk

Söyleşi: Taha Yasin Kaya (stajyer)

Antalya, Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biri olmanın yanı sıra, hızla büyüyen nüfusu ve artan yapılaşmasıyla da dikkat çeken bir şehir. Ancak bu büyüme süreci hem fırsatları hem de ciddi sorumlulukları beraberinde getiriyor. Şehirdeki inşaat sektörünün durağan seyri, kentsel dönüşüm uygulamaları, mimari anlayış ve çevresel sürdürülebilirlik gibi pek çok başlık hem sektör temsilcileri hem de halk tarafından sorgulanıyor. Tüm bu dinamikler bir araya geldiğinde, Antalya'nın geleceğini şekillendirecek kritik kararların eşiğinde olduğunu söylemek mümkün.

İnşaat Sektörü Ne Durumda

İnşaat sektörü, özellikle 2018 den itibaren ekonomik dalgalanmalar, yüksek faiz oranları ve pandemi gibi etkenlerle durağan bir dönemden geçiyor. Önceki yıllarda gayrimenkul, birçok vatandaş için güvenli bir yatırım aracı olarak görülüyordu. Faizlerin düşük seyrettiği dönemlerde vatandaşların birikimlerini inşaata yönlendirmesi sektörü ayakta tuttu. Ancak son yıllarda artan faiz oranları, bu tercihin yön değiştirmesine neden oldu.

Pandemi süreciyle birlikte ise sektörde yabancıya satış trendi hız kazandı. Bu durum kısa vadede hareketlilik yaratmış olsa da kontrolsüz satışlar nedeniyle yerli vatandaşların konuta erişiminde ciddi zorluklar yaşandı. Yabancıya satışa getirilen bazı sınırlamalar ve faizlerdeki artışla birlikte, bugün sektör açısından parlak bir tablo çizmek zorlaştı. Ancak tüm bu tablo, sektördeki yapıcı bir yeniden yapılanmanın da işaretlerini taşıyor. Sorunların farkında olan sektör temsilcileri, daha sürdürülebilir ve dengeli bir yapılaşma modeli için çalışmalı.

Kentsel Dönüşüm: Amacından Uzaklaşmamalı

Kentsel dönüşüm, sadece Antalya’da değil, tüm Türkiye'de uzun yıllardır tartışılan ve uygulamaya çalışılan bir konu. Ancak burada önemli bir soru karşımıza çıkıyor: Kentsel dönüşüm denince aklımıza ne geliyor?

Kentsel dönüşümün asıl amacı, ömrünü tamamlamış, güçlendirilmesi mümkün olmayan ve özellikle deprem riski taşıyan yapıların çevresel, sosyal ve ekonomik faktörler gözetilerek yeniden inşa edilmesi. Bu süreçte rant değil, kamu yararı ön planda olmalı. Dönüşüm yalnızca tekil yapıları değil, bütün bir çevreyi dikkate almalı; mahallelerin sokakların ve caddelerin dokusu korunmalı, yaşayanların alışkanlıkları ve yaşam tarzları mutlaka gözetilmeli. Ancak pratikte işler her zaman bu yaklaşımla ilerlemiyor. Riskli binalar ilan edilip müteahhitlerle anlaşmalar yapılıyor, emsal değerleri artırılıyor ve dönüşüm gerçekleştiriliyor. Özellikle ada bazında yapılan dönüşümler, çoğu zaman eski gecekondu bölgelerinde yüksek emsallerle lüks projelere dönüşüyor. Bu da sosyal yapıda bazı bozulmalara neden olabiliyor. Eski mahalle sakinleri, yeni yapılan konutların aidatlarını dahi karşılayamayarak mülkünü terk etmek zorunda kalabiliyor. Yine de bu eleştiriler, dönüşümün tamamen olumsuz bir süreç olduğunu göstermiyor. Doğru planlama, sosyal yapı dikkate alınarak yapılacak projeler ve adil dağıtım ile bu süreç, Antalya'nın çehresini daha da güzelleştirme potansiyeline sahip. Önemli olan, bu fırsatın tüm kentliler için eşit ve sürdürülebilir bir dönüşüme evrilmesi.

Mimari Kimlik: Antalya Gerçek Bir Akdeniz Kenti mi?

Antalya, doğal güzellikleri ve iklimiyle tam bir Akdeniz kenti. Ancak şehir mimarisine bakıldığında bu kimliğin tam anlamıyla yansıtıldığını söylemek zor. Kaleiçi gibi tarihi bölgelerde iki katlı, cumbalı, ahşap yapılarla bu kimlik kısmen korunmuş olsa da genel yapılaşmada Antalya ile Kayseri, Denizli ya da Çorum gibi şehirler arasında neredeyse hiçbir fark yok. Bir inşaat mühendisi gözünden bakıldığında, Antalya’da Akdeniz iklimine uygun mimari tasarımların yeterince yer bulamadığı, binaların iklime özgü özellikleri barındırmadığı gözlemleniyor. Sadece yapıların güneye bakması gerektiği yönünde bir planlama yapılmış. Oysa mimari, teras, gölgelik, cumbalar, doğal havalandırma gibi unsurlarla şekillenmeli. Bu da gösteriyor ki, Antalya’nın geleceğinde mimari açıdan daha kimlikli, iklime ve çevreye duyarlı projelere ihtiyaç var. Bu sadece estetik değil, aynı zamanda çevresel sürdürülebilirlik açısından da büyük önem taşıyor.

Geleceğe Dair Sorumluluklar

Antalya, her geçen gün büyüyen bir şehir. Ancak bu büyümenin beraberinde getirdiği bazı yapısal sorunlar da giderek derinleşiyor. En başta su sorunu geliyor. Yeraltı sularının aşırı kullanımı nedeniyle kuyuların derinliği her yıl artıyor. Bu durum, gelecekte ciddi bir susuzluk riski oluşturabilir. Ulaşım ise bir başka önemli sorun. Eskiden şehrin bir ucundan diğer ucuna dakikalar içinde ulaşmak mümkündü. Bugün ise kilometrelik mesafeler yarım saati geçebiliyor. Nüfus artışı, araç yoğunluğu ve yetersiz altyapı nedeniyle ulaşım her geçen gün daha karmaşık hale geliyor. Tüm bunlara rağmen, şehirde umut vadeden gelişmeler de yok değil. Beton kalitesinin artması, demir teknolojisindeki ilerleme, yapı denetim sistemindeki gelişmeler gibi unsurlar, daha güvenli yapılar anlamına geliyor. Ancak bu olumlu değişimlerin şehir kimliğine ve sosyal yapıya entegre edilmesi gerekiyor. Biz sadece bina yapmıyoruz, aynı zamanda geleceğe mesaj bırakıyoruz.

Sadece Antalya’nın değil bütün illerimizdeki yöneticilerimizin sorumluluğu çok büyük. Zira bugün alınacak kararlar, 20–30 yıl sonrasının şehir hayatını doğrudan belirleyecek. Yapılaşma, şehir planlama, çevre yönetimi ve sosyal politika gibi alanlarda alınacak her karar, gelecek kuşakların yaşam kalitesini doğrudan etkiliyor.

Sağlam Yapının Temeli Bilim ve Denetimdir

“Sağlam bina nedir?” sorusunun cevabı, aslında bir zincirin halkalarında saklı. Sağlam bir yapının varlığı, sadece binanın ayakta durmasıyla ölçülmez. Sağlamlık, şu temel adımlara bağlıdır: doğru alan seçimi, doğru zemin etüdü, doğru yapı-zemin ilişkisi, sağlıklı projelendirme, nitelikli imalat, bağımsız denetim ve sonrasında periyodik kontrol.

Ancak mevcut sistem, bu halkaların çoğunda ciddi eksikler barındırıyor. Siz zemini en kötü olan yere kat veriyorsunuz, kayalık zemine sınırlı veriyorsunuz. Zemin etütleri yüzeysel kalıyor, sondaj yapılmadan rapor hazırlanıyor. Geoteknik mühendisliği ise Antalya'nın gündeminde bile değil. Yapı denetim sistemindeki zaaflar da "Yeni mezun arkadaşlarımızın mesleği öğrenmeye çalıştığı yerler yapı denetim firmaları oldu. Bu durumda sistemin sağlıklı işlemesini beklemek zor.

Sürdürülebilir İnşaat Kültürüne Adapte Olamadık

İklim krizinin etkilerinin her geçen gün daha fazla hissedildiği günümüzde, sürdürülebilirlik kavramı tüm sektörlerin ortak gündemi haline geldi. İnşaat sektörü de bu dönüşümün merkezinde. Sera gazı salımında dünya genelinde en büyük payı inşaat sektörü alıyor. Bu nedenle “neredeyse sıfır enerjili binalar” ve “yeşil bina” kavramları, Türkiye’de de tartışıldı ve tartışılamaya da devam ediyor.

Enerji verimliliği üzerine yasalar çıkarıldı, ancak çoğu ertelendi. 2011 yılında çıkarılan yasa ile enerji sınıflandırmaları getirilmek istendi ama defalarca revize edilip ötelenmek zorunda kaldı. 2023 yılında getirilen “binalar, kendi enerjilerinin en az %10’unu yenilenebilir kaynaklardan sağlayacak” zorunluluğu da yine ertelenenler arasında.

“Yasa çıkarılıyor ama denetim eksik. Örneğin, yağmur suyu depolama zorunluluğu yönetmelikle geldi. Ancak Antalya’da belirlenen şartları sağlayacak parsel bulmak zor. Sonuçta yönetmelik var ama uygulamaya geçilemiyor.”

İyi Bir Mühendis Kimdir?

Bu soruya Atamızın bir sözüyle yanıt vermek istiyorum. Vatanını en çok seven işini en iyi yapandır. İyi bir mühendis olmak yalnızca teknik bilgiye sahip olmakla sınırlı değil. İşini severek yapan, etik değerlere bağlı kalan, memleketini seven kişi olabilmek teknik bilgiyi yalnız bırakmayacak, aksine kuvvetlendirecektir.

“İnşaat mühendisleri, sadece bina değil, medeniyet inşa eder. Altyapıdan üstyapıya, limandan köprüye, her yerde biz varız. Bu sorumluluğun farkında olmak gerek. Eğitim bitmez; tecrübe, ahlak ve etik her zaman ön planda olmalı.”

Bir Meslekten Fazlası: Bir Hayat Tarzı

Tekrar üniversite sınavına girsem yine inşaat mühendisi olmak isterdim. Bu mesleğin bir parçası olmaktan, hatta Antalya gibi büyük bir şubenin başkanı olmaktan gurur duyuyorum. İnşaat mühendisliği, analitik düşünme yetisini geliştirir. Bu bakış açısı insanı hayatta her alanda başarılı kılar.

Çocukluk hayalinin vali olmak olduğunu ama yolunun inşaat mühendisliğine çıktığını söyleyen Başkan, bugün geldiği noktadan oldukça memnun. Mühendis adaylarına ise en önemli tavsiyesi: “İşinizi sevin, emek verin ve sabırlı olun.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.