Yalnızlıkta doz önemli!
Yalnızlıkta doz önemli!
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, 11 Kasım Yalnızlar Günü kapsamında yalnızlığın nedenleri, olası yararları ve zararları ile birey üzerindeki etkileri hakkında bilgi verdi.
Modern dünyada yalnızlığın sosyolojik ve psikolojik birçok nedenden kaynaklanan karmaşık bir olgu olduğunu ifade eden Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Eskiden köylerde insanlar birbirine bağımlıydı ve sosyal etkileşim yüksekti. Ancak günümüzde bireyler yalıtılmış konutlarda ve geçici yerleşimlerde yaşadıkları için aidiyet duygusu gelişmiyor ve derin sosyal ilişkiler kurmak zorlaşıyor.” dedi.
"BU YÜZYILIN EN BÜYÜK PROBLEMLERİ"
Yalnızlığın psikolojik nedenlerine değinen Aydın, “Bu yüzyılın en büyük problemlerinden biri olarak narsisizm, kişinin kendini aşırı önemli ve hayatın merkezinde görmesi, diğerlerinden üstün olduğunu düşünmesidir. Bu bakış açısıyla yaşayan bir birey, diğer insanlara alan açmaz ve fedakarlık yapmaktan kaçınır. Bu tek kişilik dünyada ötekine yer olmadığı için, kişi sonunda yalnızlıkla karşı karşıya kalabilir. Bazı insanlar, dışlanmışlık, hayal kırıklıkları veya ilişkilere dair olumsuz beklentiler nedeniyle yalnız kalmayı seçerler. Geçmişte yaşanan olumsuz deneyimler, gelecekteki ilişkilerde de benzer sonuçların yaşanacağına dair bir korku yaratabilir. Bu korkularla başa çıkmak için, insanlar sosyal ilişkilerden kaçınmayı tercih edebilirler.” açıklamasını yaptı.
Yalnız olmanın, beraberinde dezavantajlar getirse de, aynı zamanda bir konfor da sağladığını dile getiren Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Hesap soran kimsenin olmaması, birileri için bir şey yapma gereksiniminin olmaması, kişinin istediği gibi yaşamasına olanak tanır. Bazı insanlar bu konfordan vazgeçmek istemezler ve bu yüzden yalnızlığı tercih ederler.” dedi.
Kapitalist dünyada, birçok insanın motivasyon kaynağının maddi meseleler olduğuna dikkat çeken Aydın, “Bir ilişkinin maddi dönüşü olmadığında, o ilişkiyi derinleştirmenin anlamını sorgulayan insanlar, ilişkilerden kaçınabilirler. Maddiyatın temel motivasyon olduğu bir yaşamda, derin sosyal ilişkiler kurmak zorlaşır.” şeklinde konuştu.
"KALABALIKLAR İÇİNDE YALNIZ HİSSEDEBİLİR"
İnsanların yalnız hissetmeleri ile sosyal izolasyon arasında temas eden bazı noktalar olmakla birlikte, her yalnız insanın veya yalnız hisseden kişinin sosyal olarak izole olduğunu söylemenin mümkün olmadığını vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Yalnızlık, kişinin etrafında kimsenin bulunmaması anlamına gelmez; aksine, kalabalıklar içinde de yalnızlık hissi yaşanabilir.” dedi. Çok çocuklu bir ailede büyüyen bir çocuğun veya yoğun bir sivil toplum kuruluşunda yer alan bir bireyin kendini yalnız hissedebileceğini kaydeden Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu durum, kişinin bulunduğu ortama, duruma ve diğer bireylere aidiyet hissetmemesi ile ilgilidir. Kişi, bulunduğu ortamda kendini değerli, sevilebilir, takdir edilen bir parça olarak görmüyorsa, çevresindeki insan sayısından bağımsız olarak yalnızlık hissedebilir. Çok çocuklu ailelerde rekabet ve kıyaslama, bir çocuğun kendini aileye ait hissetmemesine yol açabilir. Sosyal izolasyon, bireyin diğerlerinden fiziksel olarak ayrılmasıyken, yalnızlık öznel bir deneyimdir ve olumlu ya da olumsuz olabilir. Sosyal izolasyon ve yalnızlık kesişebilir ancak aynı şey değildir.”
"ÜRETKENLİKLERİ DE ARTABİLİR"
Yalnızlığın bireyin içsel bir deneyimi olduğunu yineleyen Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Kişisel meselelerini düşünme, kendini ve diğer insanlarla ilişkilerini sorgulama ve yaratıcı süreçlerde bulunma zamanları olarak tanımlanabilir.” dedi.
Bu bağlamda, yalnızlığın her zaman olumsuz bir durum olarak görülmemesi gerektiğine işaret eden Aydın, “Aksine, yaratıcı bireylerin üretkenliklerini artırabildikleri, derin düşüncelere dalarak kendilerini ve dünyayı daha iyi anlayabildikleri bir süreç olabilir. Bir şairin geceleyin yalnız başına kaldığında şiir yazması, yalnızlığın yaratıcı süreçler için ne denli önemli olabileceğini gösteriyor. Benzer şekilde, başarılı mühendisler de uzun saatler boyunca diğer insanlardan izole bir şekilde çalışarak büyük projelere imza atabilirler. Bu tür yalnızlık, tercih edilmiş ve ideal hedeflere ulaşmak için gerekli bir süreçtir. Bu süreçte birey, sosyal açıdan izole olmanın bedelini öderken, aynı zamanda büyük bir tatmin ve huzur duygusu yaşar.” ifadelerini kullandı.
Ancak yalnızlığın, dozu ayarlanmadığında bireyi zehirleyebilecek bir ilaç gibi olduğunun altını çizen Uzman Klinik Psikolog Cumali Aydın, “Pandemi sonrası dönemde, insanların daha fazla yalıtıldığı ve sosyal etkileşimlerinin azaldığı gözlemlendi. Bu durum, yalnızlığın hangi noktada bir probleme dönüştüğünü sorgulamamıza neden oldu.” dedi. “Eğer yalnızlık, bireyde derin duygusal yaralar oluşturmaya başlıyorsa, sevilmediğini, hayatta bir yerinin olmadığını ve aidiyet duygusunun eksik olduğunu hissetmesine yol açıyorsa, bu durum yalnızlığın zararlı bir hale geldiğini gösterir.” Diyen Aydın, sözlerini şöyle tamamladı: “Yalnızlığın bireyin fiziksel ve ruhsal sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olabilir. Yalnızlık hissi uyku problemlerine, stresin artmasına ve bu stresin vücutta çeşitli sağlık sorunlarına yol açmasına neden olabilir. Yalnız bireylerin obezite, tansiyon problemleri, depresyon ve anksiyete bozukluğu gibi psikiyatrik hastalıklara yakalanma olasılıkları daha yüksektir. Bu bireyler, ruhsal açıdan daha kaygılı ve endişeli olma eğilimindedir.”
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.