Esra Sarıca
Köşe Yazarı
Esra Sarıca
 

Affetmek üzerine…

Af kelimesi sözlükte, yok etmek, silip süpürmek demektir. Türk Dil Kurumu'na göre bu kelime, bağışlamak anlamına gelir. Aynı zamanda hoşgörü ile karşılamak, mazur görmek anlamına da kullanılır.   Affetmek, kişinin yaptıklarını kabul etmek, uzlaşmak veya unutmak gibi bir şey değildir. Affeden kişinin üstte olduğu bir lütuf veya erdem de değildir. Affetmek, uzlaşmaktan farklı olarak, kırılmış bir ilişkinin yeniden kurulmasını ima eden bir terimdir (Freedman, 1998).   Popüler kültürün ya da kişisel gelişim furyasının pompaladığı affedelim rahatlayalım, arınalım ve yolumuza bakalımdan ziyade bir yerden affetme durumlarını irdelemek istiyorum bu yazımda. Tabi ki affetmek ruhsal ve bedensel olarak bize iyi gelen bir şey yaşadığımız kötü olayların etkisini üzerimizden atıyoruz. Fakat ben bazen affedemiyorum, kızgınlık ya da öfke duyduğum bir yerden söylemiyorum bunu. Affedemeyeceğim şey her ne ise bunu muhatabıma da söylüyorum, belki hayatımdan çıkarıyorum, belki mesafeleniyorum, yolum yöntemim kişiye göre değişiyor fakat bir daha başıma bu gelmesin diye tamamen silemiyorum zihnimden bu durumu.   Çünkü konu her ne olursa olsun bir özür silmiyor kırıldığınız konunun özünde canınızı yakan kısmını. Sürekli bu konuyu zihninizden geçirmek, kinlenmek veya intikam dürtüsüyle yanıp tutuşmaktan bahsetmiyorum fakat o özrü kabul edersek aynı hatayı tekrar kabul edebiliriz gibi bir anlama gelsin istemiyoruz.   Siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama affetme konuları, bana çok büyük bir sınır ihlali gibi geliyor, samimiyetten kaynaklanan gaflar ya da hadsizlikler, yakın ilişkiden kaynaklanan  partnerimizi ya da dostumuzu umursamamalar, bir süre sonra en yakınlarımıza özen göstermemek de af konuları içinde. Çoğunlukla ilişkiler devam eder kırıldığımız konuyuda geçiştiririz ama durumu affetmeyebiliriz, affedersek bu durumu tekrar yaşayabileceğimizi düşünerek. Bazen bunlar birikir ve büyük patlamalar yaşanır ilişki içerisinde. Sen zaten daha öncede bunları yapmıştın kaç kere affettim denir ve birikintiler daha da bulanıklaştırır ilişkiyi.    Yaşım ilerledikçe fark ediyorum birçok konuyu, birçok kişiyi kolaylıkla affederdim eskiden şimdilerde yüzeysel affedişlerde bulunuyorum ama kırıldığım mevzuyu da cebimde taşıyorum tekrar aynı kalp kırıklığını yaşamayayım diye. Kırıkları belki birlikte tamir edebiliyoruz, belki ilişki devam ediyor ama ben içsel olarak affedemiyorum duygularımın ihtiyaçlarımın görmezden gelinmesini.   Bazen ben de affedilesi şeyler yapıyorum hepimiz gibi, bunu fark etmek ya da muhatabımdan duymak çok kıymetli. Samimiyetle af dilemek, yaptığın şeyden duyduğun pişmanlık ve bunu telafi çabalarını çok anlamlı buluyorum sonraki süreçte ben böyle bir yerden yaklaşıyorum hatalarıma. Sürecin sonunda kişi affetmeyedebilir bu da çok normal. Her iki taraf için de büyük bir öğreti çıkar ortaya, hatalar bedelleriyle birlikte yüklenir. Belki biraz zamana ihtiyaç vardır kim bilir bunun zamanlaması kişiden kişiye göre değişir üstelik, sağlık ve huzur için affedilmeli elbette ama bütünüyle unutmak size bağlı.   Dogwille filminde şöyle bir replik geçiyordu; “Merhamet her zaman en doğrusu değildir. Size bile isteye kötülük edenleri affetmek onların içindeki şeytanı besleyip büyütür ve o insana da yaptığınız kötülüktür.” Bireysel toplumsal adaletsizlikler belki iyi hal indirimleri küçük olaylardan, büyük toplumsal olaylara kadar her şeyi etkilediğini düşünüyorum affetme olgusunun.   Zaten toplumsal olarak adalet ve affetme konularında oldukça sıkıntılıyız bir bakıyorsunuz daha küçük gruplarda ve bireysel ilişkilerimizde henüz affetme kavramını oturtamamışız nasıl toplumsal adalette bunu sağlayabiliriz ki. Bazen aldatan eşimizi içimize sinmese de affediyoruz, bazen bizim duygularımızı isteklerimizi görmezden gelen sevgilimizi affediyoruz, bazen bize saygı duymayan ya da yanımızda olmayan ailemizi affediyoruz.  Belki de bunları affedip unutuşumuzdan kaynaklanıyor başımıza gelenler.    Sınırlarımızı koruyamadığımızdan, kolay affedip unuttuğumuzdan, öfkemizle, kırılganlığımızla, aslında duygularımızla yeterince  temas etmeden yol aldığımız için içimize sinmeyen ilişkiler içinde kıvranıyoruz ya da toplumsal adaleti sağlayamayıp birçok af durumunu sorguluyoruz. Sahi neye göre, kime göre affediyoruz insanları? Herkesin sınırları, kaldırabileceği hatalar, acı eşiği farklı olsa da etik değerleri, saygıyı, özeni ve karşımızdaki kişinin kendisine nasıl davranılmasını istediğini göz önünde bulundurmalıyız.   Ben sınırlarımın ve duygularımın gözetilmediği bir iletişim durumunda insanları affetsemde unutmakta zorlanıyorum. Bireysel olarak güven sorunu yaşarsam, maddi manevi zarara uğrarsam, kötülüğe maruz kalırsam çok üzülüyorum, öfkeleniyorum içinde kocaman bir yas oluşuyor bu benim başıma niye geldi diye sorguluyorum. Oysa bu tamamen benim elimde değil, ancak önlem almaya çalışabilirim. Zamanı geldiğinide affederim elbette fakat aynı hayal kırıklığına uğramamak için gardımı almaya çalışırım unutmayarak, sınır çizerek, belki eskisi kadar samimi olmayarak ve sevmeyerek.   Sonuçta herkesin kimi ya da neyi affedip affedemeyeceğine kimse karışamaz sevgili okur ama kendi değerlerimizi koruyup neyi affedip affedemeyeceğimizi de yine kendimiz belirleriz ve nasıl istiyorsak öyle sınır çizeriz. Bunları gözetmeyen insanlarla da aynı yolda yürümek zorunda değiliz. Affetmemiz gereken mevzuların azalıp, açık ve sağlıklı iletişimleri arttırdığımız keyifli günler dilerim, sevgiler…  
Ekleme Tarihi: 04 Eylül 2025 -Perşembe
Esra Sarıca

Affetmek üzerine…

Af kelimesi sözlükte, yok etmek, silip süpürmek demektir. Türk Dil Kurumu'na göre bu kelime, bağışlamak anlamına gelir. Aynı zamanda hoşgörü ile karşılamak, mazur görmek anlamına da kullanılır.

 

Affetmek, kişinin yaptıklarını kabul etmek, uzlaşmak veya unutmak gibi bir şey değildir. Affeden kişinin üstte olduğu bir lütuf veya erdem de değildir. Affetmek, uzlaşmaktan farklı olarak, kırılmış bir ilişkinin yeniden kurulmasını ima eden bir terimdir (Freedman, 1998).

 

Popüler kültürün ya da kişisel gelişim furyasının pompaladığı affedelim rahatlayalım, arınalım ve yolumuza bakalımdan ziyade bir yerden affetme durumlarını irdelemek istiyorum bu yazımda. Tabi ki affetmek ruhsal ve bedensel olarak bize iyi gelen bir şey yaşadığımız kötü olayların etkisini üzerimizden atıyoruz. Fakat ben bazen affedemiyorum, kızgınlık ya da öfke duyduğum bir yerden söylemiyorum bunu. Affedemeyeceğim şey her ne ise bunu muhatabıma da söylüyorum, belki hayatımdan çıkarıyorum, belki mesafeleniyorum, yolum yöntemim kişiye göre değişiyor fakat bir daha başıma bu gelmesin diye tamamen silemiyorum zihnimden bu durumu.

 

Çünkü konu her ne olursa olsun bir özür silmiyor kırıldığınız konunun özünde canınızı yakan kısmını. Sürekli bu konuyu zihninizden geçirmek, kinlenmek veya intikam dürtüsüyle yanıp tutuşmaktan bahsetmiyorum fakat o özrü kabul edersek aynı hatayı tekrar kabul edebiliriz gibi bir anlama gelsin istemiyoruz.

 

Siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama affetme konuları, bana çok büyük bir sınır ihlali gibi geliyor, samimiyetten kaynaklanan gaflar ya da hadsizlikler, yakın ilişkiden kaynaklanan  partnerimizi ya da dostumuzu umursamamalar, bir süre sonra en yakınlarımıza özen göstermemek de af konuları içinde. Çoğunlukla ilişkiler devam eder kırıldığımız konuyuda geçiştiririz ama durumu affetmeyebiliriz, affedersek bu durumu tekrar yaşayabileceğimizi düşünerek. Bazen bunlar birikir ve büyük patlamalar yaşanır ilişki içerisinde. Sen zaten daha öncede bunları yapmıştın kaç kere affettim denir ve birikintiler daha da bulanıklaştırır ilişkiyi. 

 

Yaşım ilerledikçe fark ediyorum birçok konuyu, birçok kişiyi kolaylıkla affederdim eskiden şimdilerde yüzeysel affedişlerde bulunuyorum ama kırıldığım mevzuyu da cebimde taşıyorum tekrar aynı kalp kırıklığını yaşamayayım diye. Kırıkları belki birlikte tamir edebiliyoruz, belki ilişki devam ediyor ama ben içsel olarak affedemiyorum duygularımın ihtiyaçlarımın görmezden gelinmesini.

 

Bazen ben de affedilesi şeyler yapıyorum hepimiz gibi, bunu fark etmek ya da muhatabımdan duymak çok kıymetli. Samimiyetle af dilemek, yaptığın şeyden duyduğun pişmanlık ve bunu telafi çabalarını çok anlamlı buluyorum sonraki süreçte ben böyle bir yerden yaklaşıyorum hatalarıma. Sürecin sonunda kişi affetmeyedebilir bu da çok normal. Her iki taraf için de büyük bir öğreti çıkar ortaya, hatalar bedelleriyle birlikte yüklenir. Belki biraz zamana ihtiyaç vardır kim bilir bunun zamanlaması kişiden kişiye göre değişir üstelik, sağlık ve huzur için affedilmeli elbette ama bütünüyle unutmak size bağlı.

 

Dogwille filminde şöyle bir replik geçiyordu;

“Merhamet her zaman en doğrusu değildir. Size bile isteye kötülük edenleri affetmek onların içindeki şeytanı besleyip büyütür ve o insana da yaptığınız kötülüktür.” Bireysel toplumsal adaletsizlikler belki iyi hal indirimleri küçük olaylardan, büyük toplumsal olaylara kadar her şeyi etkilediğini düşünüyorum affetme olgusunun.

 

Zaten toplumsal olarak adalet ve affetme konularında oldukça sıkıntılıyız bir bakıyorsunuz daha küçük gruplarda ve bireysel ilişkilerimizde henüz affetme kavramını oturtamamışız nasıl toplumsal adalette bunu sağlayabiliriz ki. Bazen aldatan eşimizi içimize sinmese de affediyoruz, bazen bizim duygularımızı isteklerimizi görmezden gelen sevgilimizi affediyoruz, bazen bize saygı duymayan ya da yanımızda olmayan ailemizi affediyoruz. 

Belki de bunları affedip unutuşumuzdan kaynaklanıyor başımıza gelenler. 

 

Sınırlarımızı koruyamadığımızdan, kolay affedip unuttuğumuzdan, öfkemizle, kırılganlığımızla, aslında duygularımızla yeterince  temas etmeden yol aldığımız için içimize sinmeyen ilişkiler içinde kıvranıyoruz ya da toplumsal adaleti sağlayamayıp birçok af durumunu sorguluyoruz. Sahi neye göre, kime göre affediyoruz insanları? Herkesin sınırları, kaldırabileceği hatalar, acı eşiği farklı olsa da etik değerleri, saygıyı, özeni ve karşımızdaki kişinin kendisine nasıl davranılmasını istediğini göz önünde bulundurmalıyız.

 

Ben sınırlarımın ve duygularımın gözetilmediği bir iletişim durumunda insanları affetsemde unutmakta zorlanıyorum. Bireysel olarak güven sorunu yaşarsam, maddi manevi zarara uğrarsam, kötülüğe maruz kalırsam çok üzülüyorum, öfkeleniyorum içinde kocaman bir yas oluşuyor bu benim başıma niye geldi diye sorguluyorum. Oysa bu tamamen benim elimde değil, ancak önlem almaya çalışabilirim.

Zamanı geldiğinide affederim elbette fakat aynı hayal kırıklığına uğramamak için gardımı almaya çalışırım unutmayarak, sınır çizerek, belki eskisi kadar samimi olmayarak ve sevmeyerek.

 

Sonuçta herkesin kimi ya da neyi affedip affedemeyeceğine kimse karışamaz sevgili okur ama kendi değerlerimizi koruyup neyi affedip affedemeyeceğimizi de yine kendimiz belirleriz ve nasıl istiyorsak öyle sınır çizeriz. Bunları gözetmeyen insanlarla da aynı yolda yürümek zorunda değiliz.

Affetmemiz gereken mevzuların azalıp, açık ve sağlıklı iletişimleri arttırdığımız keyifli günler dilerim, sevgiler…

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Berna Deveci
(04.09.2025 16:52 - #482)
Ben de aynı fikirdeyim sizinle. Affetmiyorum. Kişiler yaptıklarının sonuçlarına katlanmalı ya da hiç yapmamalı. Affetmek erdem değil günümüzde. Terbiyesizleri şımartmaktır!
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Esber Oktay
(04.09.2025 17:34 - #483)
Kintsugi yapmayacaksan neden kırdın? Madem kırdın ozaman Kintsugi yapta, kırdığın birseye yarasın … Esra yazını okuyunca bunlar canlandı bende. Yani affedince elime ne geçecek? Eskisinden daha iyi olacağına dair netlik olacaksa affederim. Bu sayede her kırılma anı, daha iyisine sahip olabilmek içinde bir fırsat oluşturuyor … Bu arada Kintsugi yapabilmek gerçekten kırılan nesnenin ederinden çok daha fazla zaman, emek ve para gerektiren bir yöntem. Kırılanı onarmak yenisine sahip olmaktan daha zor oluyor… Ozaman ya Kintsugi yada yenisi … İnsan onuruna yakışanın da bu olur diye düşünüyorum.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.