Eşber Oktay
Köşe Yazarı
Eşber Oktay
 

İngiliz Hassasiyeti mi? Üstünlük Psikolojisi mi?

Bu bir övgü yazısı değildir. Yaklaşık iki senedir İngiltere’de yaşıyorum ve bu süre içerisinde birden çok kez karşılaştığım davranışlardan bazıları şöyle: Bir kahve dükkanında sipariş vermek için girdim. Kasada kimse yoktu; içeride başka işlerle meşgul olan görevli hanımefendi yaklaşık 20 saniye sonra geldi. İlk cümlesi şu oldu: “Beni beklediğiniz için teşekkür ederim. Size nasıl yardımcı olabilirim?” Bir başka gün, oldukça kalabalık bir markette kasa sırası bekliyordum. Önümdeki hanımefendi ürünlerini geçirmişti fakat cüzdanını bulamıyordu. Aramaya devam ederken ben de kafamı kaldırıp tavana bakıyordum. O sırada kasiyer bana dönerek, “Hanımefendi hâlâ cüzdanını arıyor, beklediğiniz için teşekkür ederim,” dedi. Yine bir başka gün, ehliyet sınavına için ders alıyordum. O gün başım ağrıyordu ve eğitmene, 1,5 saatlik dersi bir saat sonra bırakmak istediğimi söyledim. Eğitmen bana: “Kimsenin vaktini boşa harcamak istemem. Anlattıklarımdan hangileri, şu an öğrenmen için sana engel oluşturdu?” diye sordu ve bu yaklaşım sayesinde dersi tamamlayabildim. Buna benzer durumları her gün yaşıyorum. İlk başlarda “Ne kadar saygılı ve kibarlar. Medeniyet böyle bir şey...” desem de belli bir süre sonra durumun göründüğü kadar olmadığını anlıyorsunuz. Burada demeye çalıştığım, İngilizler her konuda bu anlayışa sahip. İş mülakatına girdiğinizde, bir yere eğlenmeye gittiğinizde, sizden bir iş beklediklerinde, küçük ya da büyük yaşta, İngiliz ya da değil, herhangi biriyle iletişim kurduğunuzda sizden bekledikleri yaklaşım bu. Başka bir örnek: Cambridge gezimiz sırasında rehber, Cambridge Üniversitesi'nin çalışanlarından biriydi. Taylor Swift burada konser vermiş ve bu sene tekrar konser vermek istiyormuş. Ancak üniversite yönetimi reddetmiş çünkü geçen konseri sırasında, taahhüt ettiği konser süresini aşmış ve üniversite bu durumu hoş karşılamadığını bildirip, bir sonraki konser talebini — milyonlarca pound kazanacaklarını bilmelerine rağmen — reddetmiş. Bir başka örnek, bu daha genel bir bilgi: İngiliz vatandaşlığını alabilmek için Kraliçe II. Elizabeth ile yakınlık kuran dönemin milyarder zengini Mohammed El Fayed (Lady Diana’nın sevgilisi Dodi El Fayed’in babası), İngiltere’ye çok önemli ölçüde yatırım yapmasına rağmen İngiliz vatandaşlığını alamamış. Konuya her ayrıntısıyla hâkim olmanız gerektiği dışında, bunu nasıl aktardığınız da onlar için önemli ve bu konudaki hassasiyetlerinden taviz veren bir İngiliz ben henüz tanımadım. Bu kültürden gelmeyenler, burada doğuştan bu kültürün içinde olanların yanında çok kolay fark ediliyor. Benim baktığım yerden ise beklentileri ve seviyeleri çok yüksek. Beklentiyi karşılayamayanlar, İngilizlerin takdirini ve kabulünü alamayanlar, burada kendilerini yetersiz hissedebilir. Yaşadığım iki sene boyunca ırkçılık, saygısızlık, dışlanma vb. bir davranışa maruz kalmadım. Ancak buradaki sistem içerisinde beklentilerini karşılayamadığın zaman otomatik olarak dışarıda kalıyorsun. Yani aleni şekilde, açık açık ırkçılığa ya da saygısızlığa maruz kalmana gerek kalmıyor. Onların sistemine, onlar izin verdiği kadar dâhil olabiliyorsun. Bu durumun doğal akışı içerisinde bir üstünlük–alçaklık algısı oluşuyor. Burada geri bildirim (feedback) istediğinde, kelime kelime seni neden kabul etmediklerini anlatıyorlar. Özetle, gayet medeni bir şekilde, istedikleri zaman istedikleri kadar “dövebiliyorlar”. Buraya gelen benim. Yani burası onların ülkesi ve onların kuralları. Her ne kadar İngilizleri saygılı, medeni ve yaptıkları işlerde “en iyisi” olarak bulsam da bu durumun kendi içlerinde inanılmaz bir kibir ve üstünlük algısı barındırdığını görebiliyorum. Burada yaşayan insanlar genel olarak “Bütün dünya ülkeleri tek tek çökse ya da batsa, son ülke İngiltere olur” algısına çok uzun yıllardır sahipler ve bu algıyı değiştirmek şu an imkânsız. Çünkü gerçekten güçlüler, akıllılar ve bunun farkındalar. Burada bir bakıma her gün “Zamanında Avrupa’nın kralları bizim sadrazama denkmiş, Padişaha isteseler de denk olamıyorlarmış...” durumunu yaşıyorum. Sizin bu konuda yorumlarınız varsa, paylaşırsanız memnun olurum.
Ekleme Tarihi: 04 May 2025 - Sunday
Eşber Oktay

İngiliz Hassasiyeti mi? Üstünlük Psikolojisi mi?

Bu bir övgü yazısı değildir.

Yaklaşık iki senedir İngiltere’de yaşıyorum ve bu süre içerisinde birden çok kez karşılaştığım davranışlardan bazıları şöyle:

Bir kahve dükkanında sipariş vermek için girdim. Kasada kimse yoktu; içeride başka işlerle meşgul olan görevli hanımefendi yaklaşık 20 saniye sonra geldi. İlk cümlesi şu oldu: “Beni beklediğiniz için teşekkür ederim. Size nasıl yardımcı olabilirim?”

Bir başka gün, oldukça kalabalık bir markette kasa sırası bekliyordum. Önümdeki hanımefendi ürünlerini geçirmişti fakat cüzdanını bulamıyordu. Aramaya devam ederken ben de kafamı kaldırıp tavana bakıyordum. O sırada kasiyer bana dönerek, “Hanımefendi hâlâ cüzdanını arıyor, beklediğiniz için teşekkür ederim,” dedi.

Yine bir başka gün, ehliyet sınavına için ders alıyordum. O gün başım ağrıyordu ve eğitmene, 1,5 saatlik dersi bir saat sonra bırakmak istediğimi söyledim. Eğitmen bana: “Kimsenin vaktini boşa harcamak istemem. Anlattıklarımdan hangileri, şu an öğrenmen için sana engel oluşturdu?” diye sordu ve bu yaklaşım sayesinde dersi tamamlayabildim.

Buna benzer durumları her gün yaşıyorum. İlk başlarda “Ne kadar saygılı ve kibarlar. Medeniyet böyle bir şey...” desem de belli bir süre sonra durumun göründüğü kadar olmadığını anlıyorsunuz.

Burada demeye çalıştığım, İngilizler her konuda bu anlayışa sahip. İş mülakatına girdiğinizde, bir yere eğlenmeye gittiğinizde, sizden bir iş beklediklerinde, küçük ya da büyük yaşta, İngiliz ya da değil, herhangi biriyle iletişim kurduğunuzda sizden bekledikleri yaklaşım bu.

Başka bir örnek: Cambridge gezimiz sırasında rehber, Cambridge Üniversitesi'nin çalışanlarından biriydi. Taylor Swift burada konser vermiş ve bu sene tekrar konser vermek istiyormuş. Ancak üniversite yönetimi reddetmiş çünkü geçen konseri sırasında, taahhüt ettiği konser süresini aşmış ve üniversite bu durumu hoş karşılamadığını bildirip, bir sonraki konser talebini — milyonlarca pound kazanacaklarını bilmelerine rağmen — reddetmiş.

Bir başka örnek, bu daha genel bir bilgi: İngiliz vatandaşlığını alabilmek için Kraliçe II. Elizabeth ile yakınlık kuran dönemin milyarder zengini Mohammed El Fayed (Lady Diana’nın sevgilisi Dodi El Fayed’in babası), İngiltere’ye çok önemli ölçüde yatırım yapmasına rağmen İngiliz vatandaşlığını alamamış.

Konuya her ayrıntısıyla hâkim olmanız gerektiği dışında, bunu nasıl aktardığınız da onlar için önemli ve bu konudaki hassasiyetlerinden taviz veren bir İngiliz ben henüz tanımadım.

Bu kültürden gelmeyenler, burada doğuştan bu kültürün içinde olanların yanında çok kolay fark ediliyor.

Benim baktığım yerden ise beklentileri ve seviyeleri çok yüksek. Beklentiyi karşılayamayanlar, İngilizlerin takdirini ve kabulünü alamayanlar, burada kendilerini yetersiz hissedebilir.

Yaşadığım iki sene boyunca ırkçılık, saygısızlık, dışlanma vb. bir davranışa maruz kalmadım. Ancak buradaki sistem içerisinde beklentilerini karşılayamadığın zaman otomatik olarak dışarıda kalıyorsun. Yani aleni şekilde, açık açık ırkçılığa ya da saygısızlığa maruz kalmana gerek kalmıyor. Onların sistemine, onlar izin verdiği kadar dâhil olabiliyorsun.

Bu durumun doğal akışı içerisinde bir üstünlük–alçaklık algısı oluşuyor. Burada geri bildirim (feedback) istediğinde, kelime kelime seni neden kabul etmediklerini anlatıyorlar.

Özetle, gayet medeni bir şekilde, istedikleri zaman istedikleri kadar “dövebiliyorlar”.

Buraya gelen benim. Yani burası onların ülkesi ve onların kuralları. Her ne kadar İngilizleri saygılı, medeni ve yaptıkları işlerde “en iyisi” olarak bulsam da bu durumun kendi içlerinde inanılmaz bir kibir ve üstünlük algısı barındırdığını görebiliyorum.

Burada yaşayan insanlar genel olarak “Bütün dünya ülkeleri tek tek çökse ya da batsa, son ülke İngiltere olur” algısına çok uzun yıllardır sahipler ve bu algıyı değiştirmek şu an imkânsız. Çünkü gerçekten güçlüler, akıllılar ve bunun farkındalar.

Burada bir bakıma her gün “Zamanında Avrupa’nın kralları bizim sadrazama denkmiş, Padişaha isteseler de denk olamıyorlarmış...” durumunu yaşıyorum.

Sizin bu konuda yorumlarınız varsa, paylaşırsanız memnun olurum.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.