Sibel Çetin Çavdar
Köşe Yazarı
Sibel Çetin Çavdar
 

Çocukluk Çantamız ve İş Hayatımız

Bazılarımız sabah işe giderken sadece çantamızı omzumuza alırız. Ama aslında görünmeyen bir çanta daha taşırız; çocukluğumuzdan kalan. O çantanın içinde bazen alkışlar, bazen azarlar, bazen sevilmişliğin sıcaklığı, bazen de görülmemişliğin soğukluğu vardır. Ve bu görünmeyen çanta, toplantı odalarına da bizimle gelir, yönetici koltuklarına da, müşteri telefonlarına da. Çocukken sürekli susturulan biri, büyüdüğünde fikirlerini dile getirmekte zorlanabilir. “Sen karışma, büyükler konuşuyor” cümlesini çok duymuş biri, bugün hâlâ toplantılarda kendini ifade etmek için içten içe savaş veriyor olabilir. Ya da yıllarca onay arayarak büyütülmüş biri, patronunun tek bir olumsuz bakışını bir işten çok bir varoluş reddi gibi hissedebilir. İş yerinde bir patronun bağırması, bir arkadaşın dışlaması, biz fark etmesek de eski yaraları kanatabilir. Aslında o an yaşadığımız duygular bugünün değil, geçmişin tepkisidir. Yetişkin bedenimiz o ofiste oturuyor olabilir ama ruhumuz belki de hâlâ annesinden ilgi bekleyen küçük bir çocuk, ya da öğretmeninden takdir bekleyen ürkek bir öğrenci… İşte bu yüzden, iş hayatındaki huzursuzlukları sadece “iş” üzerinden değerlendirmek bazen eksik olur. Çünkü insanlar iş yerlerine sadece yeteneklerini değil, travmalarını da getirirler. Çalışan memnuniyeti anketlerinde çıkmayan ama ofislerde dolaşan görünmez bir yük vardır: iyileşmemiş çocukluklar. Peki ne yapmalı? Her şey farkındalıkla başlıyor. Kendimize şu soruyu sorabiliriz: “Bu his şimdiye mi ait, yoksa eskiden tanıdık bir sızı mı?” Ardından gerekirse profesyonel bir destek almak, içimizdeki çocuğu anlamak, ona merhametle yaklaşmak en büyük iyileşme adımı olabilir. İş hayatı sadece performans, verimlilik, strateji değil. Aynı zamanda bir aynadır; kendimizi tanıma, kırıklarımızı fark etme, içimizdeki çocuğu sarma fırsatıdır. Ve bazen, en iyi yönetici önce kendi çocuk yanını tanıyandır.
Ekleme Tarihi: 21 May 2025 - Wednesday
Sibel Çetin Çavdar

Çocukluk Çantamız ve İş Hayatımız

Bazılarımız sabah işe giderken sadece çantamızı omzumuza alırız. Ama aslında görünmeyen bir çanta daha taşırız; çocukluğumuzdan kalan. O çantanın içinde bazen alkışlar, bazen azarlar, bazen sevilmişliğin sıcaklığı, bazen de görülmemişliğin soğukluğu vardır. Ve bu görünmeyen çanta, toplantı odalarına da bizimle gelir, yönetici koltuklarına da, müşteri telefonlarına da.

Çocukken sürekli susturulan biri, büyüdüğünde fikirlerini dile getirmekte zorlanabilir. “Sen karışma, büyükler konuşuyor” cümlesini çok duymuş biri, bugün hâlâ toplantılarda kendini ifade etmek için içten içe savaş veriyor olabilir. Ya da yıllarca onay arayarak büyütülmüş biri, patronunun tek bir olumsuz bakışını bir işten çok bir varoluş reddi gibi hissedebilir.

İş yerinde bir patronun bağırması, bir arkadaşın dışlaması, biz fark etmesek de eski yaraları kanatabilir. Aslında o an yaşadığımız duygular bugünün değil, geçmişin tepkisidir. Yetişkin bedenimiz o ofiste oturuyor olabilir ama ruhumuz belki de hâlâ annesinden ilgi bekleyen küçük bir çocuk, ya da öğretmeninden takdir bekleyen ürkek bir öğrenci…

İşte bu yüzden, iş hayatındaki huzursuzlukları sadece “iş” üzerinden değerlendirmek bazen eksik olur. Çünkü insanlar iş yerlerine sadece yeteneklerini değil, travmalarını da getirirler. Çalışan memnuniyeti anketlerinde çıkmayan ama ofislerde dolaşan görünmez bir yük vardır: iyileşmemiş çocukluklar.

Peki ne yapmalı?

Her şey farkındalıkla başlıyor. Kendimize şu soruyu sorabiliriz: “Bu his şimdiye mi ait, yoksa eskiden tanıdık bir sızı mı?” Ardından gerekirse profesyonel bir destek almak, içimizdeki çocuğu anlamak, ona merhametle yaklaşmak en büyük iyileşme adımı olabilir.

İş hayatı sadece performans, verimlilik, strateji değil. Aynı zamanda bir aynadır; kendimizi tanıma, kırıklarımızı fark etme, içimizdeki çocuğu sarma fırsatıdır.

Ve bazen, en iyi yönetici önce kendi çocuk yanını tanıyandır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.