Sibel Çetin Çavdar
Köşe Yazarı
Sibel Çetin Çavdar
 

Kimin Terle Islanmış, Kimin Altınla Parlatılmış Bir Masası Var?

İş hayatı… Kimileri için yokuş yukarı tırmanılan bir dağ, kimileri içinse aşağı doğru rahatça kayılan bir pist. Kimi sabah gün doğmadan kalkar, çocuğunu okula bırakıp işe koşar, akşam ise faturalarla baş başa kalır. Kimi ise kahvesini yudumlayarak gün ortasında ofisine uğrar, adına düzenlenmiş toplantı notlarına şöyle bir göz gezdirir. Bazı insanlar iş yaşamına bir “sıfırdan” hikâyesiyle başlar. Başarıları ölçülmez çünkü onların teriyle yazılmıştır. İlk maaşlarının sevincini hatırlarlar. Belki de annelerine küçük bir hediye alabilmek için günlerce ek mesai yapmışlardır. O insanların her adımı; bir başkasının göz ardı ettiği fırsatları dişiyle tırnağıyla tutarak, hayal ettiklerini gerçeğe dönüştürerek atılmıştır. Aslında onlara göre başarı sadece sonuç değil, yolun kendisidir. Ve bir de “hazır kurulu düzene” doğanlar vardır. Okudukları okul bile önceden planlanmıştır, staj yerleri aile dostları tarafından ayarlanır, ilk iş gününde yöneticinin soyadı tanıdıktır. O koltuklar hak edilerek değil, devredilerek kazanılmıştır. Lakin fark edilmez; çünkü aynı elbise, aynı makyaj, aynı başlıklarla süslenmiştir başarı. Gerçek mi, makyaj mı, anlaşılmaz. Ama esas mesele burada başlar: Bu iki kesim iş dünyasında bir araya geldiğinde, dengeler bozulur. Birinin günde on kez nefes almak zorunda olduğu yerde, diğeri “canım bugün çalışmak istemiyor” diyebilir. Birinin küçük bir hatası işinden ederken, diğerinin fahiş yanlışları “gençtir, öğreniyor” cümleleriyle geçiştirilir. Bu yazı ne bir sınıfsal isyan ne de bir taraf tutma metnidir. Bu yazı bir hatırlatma: Aynı mesleği yapsalar da, herkes aynı yoldan geçmemiştir. Ve herkesin teri aynı değerde damlamamıştır. Ancak altın tepside sunulmuş imkanlara sahip olanlara da şunu söylemek isterim: O masa size miras kalmış olabilir, ama onun üstüne ne koyduğunuz sizi siz yapar. Eğer çalışmayı seçerseniz, gerçekten üretirseniz, o zaman aldığınız bayrağı daha ileriye taşıma şansınız olur. Ve siz, emekle, sabırla, yorgun gözlerle bu noktaya gelenler… Sizler güçlü duruşunuzla, kimseye benzemeyen yürüyüşünüzle bu sistemin asıl taşıyıcısısınız. Gurur duyun! Çünkü sizin koltuğunuz sadece bir eşya değil; mücadelenizin nişanıdır. Hayat adil değildir belki ama bazen en sağlam temeller, en sert taşlarla örülür. İşte o taşları elleriyle yoğuranlar, bir gün duvarın en tepesine adlarını yazdırırlar. Ve orada yazan o isim, sadece başarı değil, onurla eşdeğer olur.
Ekleme Tarihi: 23 June 2025 - Monday
Sibel Çetin Çavdar

Kimin Terle Islanmış, Kimin Altınla Parlatılmış Bir Masası Var?

İş hayatı… Kimileri için yokuş yukarı tırmanılan bir dağ, kimileri içinse aşağı doğru rahatça kayılan bir pist. Kimi sabah gün doğmadan kalkar, çocuğunu okula bırakıp işe koşar, akşam ise faturalarla baş başa kalır. Kimi ise kahvesini yudumlayarak gün ortasında ofisine uğrar, adına düzenlenmiş toplantı notlarına şöyle bir göz gezdirir.

Bazı insanlar iş yaşamına bir “sıfırdan” hikâyesiyle başlar. Başarıları ölçülmez çünkü onların teriyle yazılmıştır. İlk maaşlarının sevincini hatırlarlar. Belki de annelerine küçük bir hediye alabilmek için günlerce ek mesai yapmışlardır. O insanların her adımı; bir başkasının göz ardı ettiği fırsatları dişiyle tırnağıyla tutarak, hayal ettiklerini gerçeğe dönüştürerek atılmıştır. Aslında onlara göre başarı sadece sonuç değil, yolun kendisidir.

Ve bir de “hazır kurulu düzene” doğanlar vardır. Okudukları okul bile önceden planlanmıştır, staj yerleri aile dostları tarafından ayarlanır, ilk iş gününde yöneticinin soyadı tanıdıktır. O koltuklar hak edilerek değil, devredilerek kazanılmıştır. Lakin fark edilmez; çünkü aynı elbise, aynı makyaj, aynı başlıklarla süslenmiştir başarı. Gerçek mi, makyaj mı, anlaşılmaz.

Ama esas mesele burada başlar: Bu iki kesim iş dünyasında bir araya geldiğinde, dengeler bozulur. Birinin günde on kez nefes almak zorunda olduğu yerde, diğeri “canım bugün çalışmak istemiyor” diyebilir. Birinin küçük bir hatası işinden ederken, diğerinin fahiş yanlışları “gençtir, öğreniyor” cümleleriyle geçiştirilir.

Bu yazı ne bir sınıfsal isyan ne de bir taraf tutma metnidir. Bu yazı bir hatırlatma: Aynı mesleği yapsalar da, herkes aynı yoldan geçmemiştir. Ve herkesin teri aynı değerde damlamamıştır.

Ancak altın tepside sunulmuş imkanlara sahip olanlara da şunu söylemek isterim: O masa size miras kalmış olabilir, ama onun üstüne ne koyduğunuz sizi siz yapar. Eğer çalışmayı seçerseniz, gerçekten üretirseniz, o zaman aldığınız bayrağı daha ileriye taşıma şansınız olur.

Ve siz, emekle, sabırla, yorgun gözlerle bu noktaya gelenler… Sizler güçlü duruşunuzla, kimseye benzemeyen yürüyüşünüzle bu sistemin asıl taşıyıcısısınız. Gurur duyun! Çünkü sizin koltuğunuz sadece bir eşya değil; mücadelenizin nişanıdır.

Hayat adil değildir belki ama bazen en sağlam temeller, en sert taşlarla örülür. İşte o taşları elleriyle yoğuranlar, bir gün duvarın en tepesine adlarını yazdırırlar. Ve orada yazan o isim, sadece başarı değil, onurla eşdeğer olur.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve okurmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.