Girişimcilik… Kimi için çocukluk hayallerinin bir uzantısı, kimi içinse hayatın bir noktada sunduğu beklenmedik bir fırsat. Aslında herkesin hikâyesi farklıdır. Kimi, yıllarca bir şirkette çalışıp deneyim kazanır ve “artık kendi işimi yapmalıyım” der. Kimi, daha üniversite sıralarında elinde sadece bir fikir ve sınırlı imkânlarla yola çıkar.
Benim hikâyem de bu çeşitlilikten nasibini aldı. Bir gün, gündelik hayatın içinde çok küçük görünen ama birçok kişinin yaşadığı bir problemi fark ettim. O an aklımdan geçen basit bir soru vardı: “Bunu daha iyi yapmanın bir yolu yok mu?” İşte girişimcilik kıvılcımı böyle çaktı. O andan sonra zihnimde sadece bu soruya cevap aradım.
İlk adımım, o problemi gerçekten yaşayan kaç kişi olduğunu anlamak oldu. Araştırdım, sordum, okudum. Gördüm ki yalnız değilim; bu sorun, düşündüğümden daha yaygındı. Sonra çözümü kafamda netleştirdim, ama beklemek yerine küçük bir adım atmaya karar verdim. Mükemmel bir ürün hayaliyle yıllar kaybetmek yerine, basit ama çalışır bir versiyonla başladım.
Tabii her şey güllük gülistanlık değildi. İlk geri bildirimler bazen motive edici, bazen de yıkıcı oldu. Ama işte o “yıkıcı” dediğimiz yorumlar bile, projemi daha iyi hâle getirmem için altın değerindeydi. Öğrendim ki girişimcilik, aslında sürekli denemek, yanılmak ve yeniden denemekten ibaret.
Bugün geriye dönüp baktığımda, o ilk adımı attığım günün ne kadar kritik olduğunu daha iyi anlıyorum. Çünkü girişimcilikte en zor şey, mükemmel zamanı beklemekten vazgeçip “şimdi” demek.
Belki sizin de aklınızda uzun zamandır ertelediğiniz bir fikir vardır. Belki hâlâ “daha fazla param olmalı” ya da “daha hazır hissetmeliyim” diye düşünüyorsunuz. Size söyleyebileceğim tek şey şu: Hazır hissettiğiniz gün hiçbir zaman gelmeyecek. Ama başlamak için doğru gün, tam da bugün olabilir.