Her başlangıcın ardından, gerçek sınav başlar. İlk adımı attığınızda hissettiğiniz o heyecan, yerini kısa sürede belirsizlik ve zorluklara bırakır. Benim için de öyle oldu. Fikir net, motivasyon yüksek, hedef belliydi. Ama işin içine girdikçe, girişimciliğin yalnızca iyi bir fikirden ibaret olmadığını gördüm.
İlk zorluk, kaynak yönetimiydi. Elinizde sınırlı bütçe, kısıtlı zaman ve belki de az sayıda insan vardır. Doğru plan yapmazsanız, başlangıç enerjiniz hızla tükenebilir. Bu noktada öğrendiğim en değerli ders, “öncelik belirleme” oldu. Her işi aynı anda yapmaya çalışmak, sadece yorgunluk getiriyordu.
İkinci engel, beklenmedik sorunlardı. Müşteri beklentilerinden teknik aksaklıklara, finansal sıkıntılardan hukuki süreçlere kadar her şey, sizin omuzlarınıza biner. İlk günlerde, bu sorunların beni durduracağını sandım. Oysa durmadım; her problem, yeni bir çözüm geliştirme fırsatına dönüştü.
Üçüncü engel ise psikolojikti. Girişimcilik, çoğu zaman yalnız bir yolculuktur. Kararlarınızın doğruluğunu sorgular, geceleri uyuyamaz, bazen de “Acaba yanlış mı yapıyorum?” diye düşünürsünüz. İşte bu noktada, kendinize ve fikrinize olan inancınız, en değerli sermayeniz olur.
Bugün geriye dönüp baktığımda, o ilk engellerin bana kattığı en büyük şeyin “dayanıklılık” olduğunu görüyorum. Çünkü girişimcilikte başarı, ilk fırsatı yakalamaktan çok, ilk engelleri aşabilme gücünüzde saklıdır.
Peki ya bu engelleri aşmanın en etkili yolu neydi? İşte bu, yolculuğumun üçüncü adımında öğrendiğim bir sırdı…
Haftaya, bu sırrı ve girişimciliğin dönüm noktalarından birini paylaşacağım: “Fikrinizi Gerçeğe Dönüştüren An ve Ona Giden Yol.”